O |
Şurä
|
O |
|
47- Allah'tan, geri çevrilmesi imkansız bir gün gelmeden
önce, Rabb'inizin çağrısına uyun. Çünkü o gün
hiç biriniz sığınacak bir yer
bulamazsınız, inkar da edemezsiniz.
48- Eğer yüz çevirirlerse üzülme; biz seni onların
üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece
duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet
tattırdığımız zaman ona sevinir. Ancak
elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir
kötülük gelirse işte o zaman görürsün ki insan
gerçekten pek nankördür.
Sonra Kur'an-ı Kerim doğru yola girmemekte direten,
kendisine iletilen Allah'ın mesajı
karşısında burun kıvıran, böylece
kendini işkencenin ve azabın kucağına atan,
ama aslında eziyetlere katlanamayan, son derece zayıf
bir dirence sahip olan, bol nimete kavuşunca
şımaran, zorlukla karşılaşınca
paniğe kapılan, haddini aşan,
sıkıntıya düşünce nankörlük eden bu tip
insanların karekterlerini ortaya koyuyor:
"Biz insana katımızdan bir rahmet
tattırdığımız zaman ona sevinir. Ancak
eliyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük
gelirse işte o zaman görürsün ki insan gerçe kten
çok nankördür."
Bunun üzerine, darlıkta ve bollukta, varlıkta ve
yoklukta insan için belirlenen payın Allah'ın elinde
olduğu vurgulanarak bir değerlendirme
yapılıyor. Şu halde, iyilikle sevinen, kötülükten
dolayı paniğe kapılan şu insana ne oluyor ki,
her durumda herşeye egemen olan Allah'tan
uzaklaşıyor?
ALLAH DİLEDİĞİNE KIZ,
DİLEDİĞİNE ERKEK ÇOCUK VERİR
49- Göklerin ve yerin hükümranlığı
Allah'ındır. Dilediğini yaratır,
dilediğine kız çocuğu, dilediğine de erkek
çocuğu verir.
50- Yahut hem kız hem erkek çocuk verir. Dilediğini
de kısır yapar. O herşeyi bilendir, herşeye gücü
yetendir.
Çoluk çocuk da bolluğun ve kıtlığın,
varlığın ve yokluğun bir göstergesidir. Evlat
insanın kendisine çok yakın bir varlıktır.
İnsan evladına karşı çok duyarlıdır.
Bu açıdan daha köklü ve daha güçlü etkilenir. Daha
önce bu surede rızkın bollaştırılıp
kısılmasından söz edilmişti. Burada ise
çoluk çocuğa işaret edilerek rızık
meselesine bir başka yönden değiniliyor. Çünkü
çoluk çocuk da tıpkı mal gibi Allah'ın
verdiği bir rızıktır.
Göklerin ve yerin mülkiyetinin Allah'a ait olduğu en
başta vurgulanmış olması, bu genel mülkiyetin
birer parçası olan diğer mal
varlıklarının peşisıra
sıralanmasına uygun düşmektedir. Aynı
şekilde yüce Allah'ın "dilediğini
yarattığından söz edilmesi de burada verilmek
istenen psikolojik mesajın pekiştirilmesi amacına yöneliktir.
Bir diğer amaç ta iyiliğe düşkün olan insan, hem
sevindiren hem de üzen şeylerden dilediğini yaratan,
dilediğine bol bol veren, dilediğini de yoksun
bırakan Allah'a döndürmektir.
Sonra ayet-i kerime yüce Allah'ın insana bol bol
bağışta bulunduğu ve onu yoksun
bıraktığı durumları
ayrıntılı biçimde sunuyor. Buna göre yüce Allah
dilediğine kız çocuğu verir. (Onlar kız çocuğundan
hoşlanmazlardı). Dilediğine erkek çocuğu
verir. Dilediğine hem erkek hem kız çocuğu verir.
Dilediğini de bunlardan yoksun bırakır,
kısır yapar (Hiçbir insan kısırlıktan
hoşlanmaz)... Bütün bunlar yüce Allah'ın iradesine
bağlıdırlar. Ondan başka hiçbir insan eli bu
olaya karışamaz. Yüce Allah bunların ilmine göre
planlar ve sonsuz gücü ile uygular. " O
herşeyi bilendir, herşeye gücü yetendir."
ALLAH İNSANLARLA NASIL KONUŞUR?
Surenin sonunda ayetlerin akışı yeniden surenin
eksenini oluşturan ilk gerçeğe, vahiy ve peygamberlik
gerçeğine dönüyor. Allah ile kullar arasından seçilen
peygamberler arasındaki iletişimin mahiyetini ve
nasıl gerçekleştiğini ortaya koymak için
dönülüyor bu gerçeğe. Bunun yanısıra yüce
Allah'ın dilediği bir hedefi gerçekleştirmek
üzere, dileyeni doğru yola iletmesi için gönderilen son
Peygamber ile -salât ve selâm üzerine olsun- yüce Allah arasında
bu tür bir iletişimin gerçekleştiği de
vurgulanıyor:
|
|
O |
|
O |
|