İNKARCILAR VE KÖTÜ AKİBETLERİ
44- Allah kimi sapıklıkta bırakırsa
artık onun, bundan sonra bir dostu olmaz. Azabı gördükleri
zaman zalimlerin: "Geri dönecek bir yol var mı?"
dediklerini görürsün.
45- Yine onları; aşağılıktan
başlarını öne eğmiş vaziyette ateşe
sunulurlarken göz ucuyla gizli gizli bakarken görürsün.
İnananlar da: "İşte asıl ziyana
uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini
ziyana sokanlardır" derler. Bakın, gerçekten
zalimler sürekli bir azap içindedirler."
46- Onların, Allah'tan başka kendilerine yardım
edecek dostları yoktur. Allah kimi sapıklıkta
bırakırsa artık onun için bir kurtuluş yolu
yoktur.
Hiç kuşkusuz yüce Allah'ın verdiği karar geri
çevrilemez. İradesinden dolayı sorgulanamaz: "Allah
kimi sapıklıkta bırakırsa artık onun,
bundan sonra bir dostu olmaz." Yüce Allah kulunun sapıklığı
hakkettiğini bilince, onun sapıklardan biri
olmasına karar verir. Bundan sonra onu sapıklıktan
kurtarıp doğru yola iletecek bir dostu veya yüce Allah'ın
sapıklığa karşılık olarak
belirlediği azaptan onu kurtaracak bir
yardımcısı bulunmaz. İşte yüce Allah'ın
sapıklar için belirlediği azaptan bir sahne ayetin
devamında şu ifadelerle sunuluyor:
"Azabı
gördüklerini görürsün." "Yine onları
aşağılıktan başlarını öne eğmiş
vaziyette ateşe sunulurlarken göz ucuyla gizli gizli
bakarken görürsün."
Zalimler azgındılar, zorbaydılar. Şu halde
tüm yapılanların hakkettiği
karşılığı gördüğü kıyamet günündeki
en belirgin özelliklerinin aşağılanmışlık
olması son derece uygundur. Onlar azabı görür görmez
büyüklükleri uçup gidiyor ve moral çöküntüsü içinde
şunu soruyorlar: "Geri dönecek bir yol var mı?"
Pişmanlıkla karışık bir
karamsarlık ve kurtuluş imkanının
bulunmadığını bilmenin verdiği moral
çöküntüsünü yansıtan bir ifadeyle bu ümitsiz soruya
soruyorlar. Onlar "Başları öne eğmiş
vaziyette" ateşe sunuluyorlar. Fakat bu
durumları Allah korkusundan veya utanmaktan
kaynaklanmıyor. Aksine
aşağılanmışlıktan,
horlanmışlıktan kaynaklanıyor. Onlar gözleri
önüne bakar durumda ateşe sunuluyorlar. Duydukları
eziklik ve utançtan dolayı başlarını
kaldırıp bakamıyorlar: "Göz ucuyla gizli
gizli bakıyorlar." Bu ise
aşağılanmışlığı çarpıcı
bir biçimde somutlaştıran canlı bir tablodur.
Burada mü'minlerin üstünlükleri ortaya çıkıyor.
Onlar bu ortamda konuşuyor, zalimlerin içine düştükleri
durumu açıklıyorlar: "İnananlar da `İşte
asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini
ve ailelerini ziyana sokanlardır." derler. Onlar,
şu her şeylerini yitiren kimselerdir.
Başlarını önlerine eğip horlanmış
bir durumda, geriye dönüş imkanı yok mu? diye soran
şu aşağılık kimselerdir.
Bu sahne üzerine ateşe sunulan şu zalimlerin
akibetleri açıklanarak genel bir yorum yapılıyor:
"Bakın, zalimler gerçekten sürekli bir azap
içindedirler." "Onların Allah'tan başka
kendilerine yardım edecek dostları yoktur. Allah kimi
sapıklıkta bırakırsa artık onun için bir
kurtuluş yolu yoktur."
Yardımcılar yok olmuş, kurtuluş yolu
kapanmıştır.
SENİN VAZİFEN SADECE TEBLİĞ
Bu sahnenin ışığında, doğru yola
girmemekte direten ve büyüklük kompleksine kapılan
kimselere sesleniliyor; beklenmedik bir sırada bunun gibi bir
akibetle karşılaşmadan önce Rabb'lerinin çağrısına
olumlu karşılık vermeleri isteniyor. Çünkü bu
durumla karşı karşıya kaldıkları
zaman kendilerini koruyacak bir sığınakları ve
bu acıklı akibetlerine itiraz edip
değiştirecek bir yardımcıları olmaz.
Bunun yanısıra Peygamber efendimize de -salât ve selâm
üzerine olsun sesleniliyor ve bu uyarıyı dinlemeyip
burun kıvıracak olurlarsa kendisinin de onları
kendi hallerine bırakması isteniyor. Çünkü
peygamberin görevi sadece Allah'ın mesajını açıkça
duyurmaktır. Peygamber onlardan sorumlu değildir,
onların inanmalarını da üstlenmemiştir: