Psikolojik yönden uyarmayı amaçlayan bu mesaj, kıyamet
günü karşılarına çıkan kendi kazançları
olan amellerden korkup kaçan zalimler ile cennet bahçelerinde
nimetler içinde yaşayan mü'minlerin yeraldığı
sahnenin sunuluşundan, ayrıca peygamberin yüce
Allah'tan alıp kendilerine sunduğu inanç sisteminin
etrafındaki tüm kuşkular bertaraf edilip, yüce Allah'ın
kalplerde olan herşeyi bildiği vurgulandıktan sonra
geliyor.
Bu mesaj, kıyamet günü nihai karar verilmeden önce
içinde bulunduğu sapıklıktan tevbe edip dönmek
isteyenleri teşvik etmek amacı ile geliyor ve tevbe
kapısını, geriye dönüp kapısını
sonuna kadar açıyor: Allah tevbeleri kabul eder, kötülükleri
bağışlar. Şu halde karamsarlığa, günahta
ısrar etmeye ve geçmişte işlenen günahlardan
dolayı korkmağa gerek yoktur, diyor. Çünkü Allah
onların ne yaptıklarını biliyor.
Dolayısiyle O, gerçek tevbeyi de bilir ve onu kabul eder. Tıpkı
geçmişte işlenen günahları da bilip
bağışladığı gibi.
Bu mesaj iletildiği sırada tekrar mü'minlerle
kafirlerin alacakları karşılığa
değiniliyor. İnanıp salih ameller işleyenler
Rabb'lerinin çağrısına olumlu
karşılık veriyorlar. O da onlara yönelik lütfunu
arttırıyor: "Kafirlere gelince onlara da çetin
bir azap vardır". Ama şiddetli azaptan
kurtulmak, yüce Allah'ın olumlu karşılık
verenlere yönelik lütfundan yararlanmak isteyenler için tevbe
kapısı açıktır.
Yüce Allah'ın ahiretteki lütfu hesapsızdır,
sınırsız ve sonsuzdur. Ama dünyada kullarına
bahşettiği rızık ise,
sınırlıdır, miktarı belirlenmiştir.
Çünkü yüce Allah, yeryüzünde insanların üzerlerine
Allah'ın sınırsız lütfunun kapılarının
açılmasına güç yetiremeyeceklerini biliyor:
"Allah kullarına rızkı
bollaştırsaydı, yeryüzünde azarlardı. Fakat
O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Çünkü O,
kullarından haberdardır, onları görür."
Bu ifade -ne kadar çok olursa olsun- dünya hayatında
insanlara bahşedilen rızıkların ahiretteki bol
lütuf karşısında çok az olduğunu tasvir
ediyor. Yüce Allah kullarının yani şu
insanların ancak sınırlı bir zenginliği
kaldırabileceklerini biliyor. Şayet ahirette onlara bol
bol nimet bahşettiği gibi dünya hayatında da
rızıklarını bollaştırırsa,
azgınlaşacaklarını, sapacaklarını
biliyor. Çünkü insanlar küçük ve güçsüz yaratıklardır,
dengeli davranamazlar. Güçsüzdürler, ancak belli bir noktaya
kadar kaldırabilirler. Allah kullarından
haberdardır, onları görür. Bu yüzden onların
rızıklarını kaldırabilecekleri ölçüde
sınırlı tutmuştur. Bol lütfunu ise,
dünyadaki sınavı başarıyla veren, denemeleri
aşan, yüce Allah'ın kendileri için hazırladığı
sonsuz ve sınırsız nimetlerine kavuşmak için
sonsuzluk yurduna esenlik içinde ulaşan kimseler için bırakmıştır.