27- Kuru yerlere suyu gönderip, onunla hayvanlarının
ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı
görmezler mi? Görmüyorlar mı?
Şu çorak ve verimsiz toprak... Yüce Allah'ın oraya
diriltici suyu gönderdiğini, birdenbire hayat
fışkıran ekinler yeşerdiğini görüyorlar.
Az önceki ölü toprakta yeşeren bu ekinleri hem
hayvanları hem de kendileri yerler. Kupkuru bir toprağa
yağmurun yağması ve birdenbire yeşermesi
sahnesi:... Evet bu sahne kalbin kapanmış gözeneklerini
açar. Böylece gelişen hayatı coşkuyla,
hayranlıkla karşılamasını, hayatın
tadını ve tazeliğini duymasını, sevgi,
yakınlık ve coşku gibi duygularla bu güzel ve alımlı
hayatı bahşedeni hissetmesini sağlar. Aynı
zamanda varlık aleminin safhalarına hayat ve güzelliği
yayan, harikalar yaratan kudreti, sanatkâr eli görmesini de sağlar.
İşte Kur'an-ı Kerim insan kalbini musibet ve yok
oluş alanlarında dolaştırdıktan sonra
hayat ve gelişme alanlarında bu şekilde
dolaştırıyor. Amaç her iki alanda dolaştırarak
bilincini arttırmak, duygularını
alışkanlığın donukluğundan,
geleneğin uyuşukluğundan uyandırmaktır.
Onunla varlık sahneleri, hayatın sırları,
olaylardan çıkan ibret dersleri ve tarihin kaydettiği
somut kanıtlar arasındaki engelleri ortadan
kaldırmaktır.
FETİH GÜNÜ VE İNANMAYANLAR
Bu uzun gezintiden sonra surenin son bölümü yer alıyor.'
Burada kâfirlerin tehdit edildikleri azabın bir an önce
gelmesini istemeleri, uyarı ve sakındırmanın
doğruluğundan kuşku duymaları
anlatılıyor. Bu amaçla bir an önce gelmesini
istedikleri azabın gerçekleştiğini gözler önüne
seren korkunç ve caydırıcı bir sahne sunuluyor.
Ama inanmanın kendilerine bir yarar
sağlamadığı ve kaçırdıkları
şeyleri yeniden düzeltmek için kendilerine sürenin tanınmayacağı
bir günde. Sure onlardan yüz çevirmesine, onları kaçınılmaz
akıbetleriyle başbaşa bırakmasına
ilişkin Peygamber efendimize yönelik bir direktifle sona
eriyor.