25-Şüphesiz Rabb'in kıyamet günü, ayrılığa
düştükleri konularda onların aralarında hükmedecektir.
Bu anlatımdan sonra surenin akışı
Allah'ın ayetlerini yalanlayanları, geçmiş
milletlerin yok edildikleri harap olmuş yerlerde bir
gezintiye çıkarıyor.
26- Bugün yurtlarında dolaştıkları nice
kuşakları daha önce helâk etmiş olmamız, halâ
onları yola getirmedi mi? Şüphesiz bunda ibretler vardır.
Halâ dinlemeyecekler mi?
Geçmiş milletlerin yerle bir olmuş yurtları yüce
Allah'ın mesajını yalanlayanlara ilişkin
yasasının somut bir ifadesidir. Allah'ın
yasası ise her zaman geçerlidir. Kesinlikle değişmez
ve hiçbir suçluyu kayırmaz. İnsanlık, ortaya çıkışı
ve yok olup gidişi, zayıflığı ve güçlülüğü
bakımından değişmez yasalara boyun
eğmektedir. İşte Kur'an-ı Kerim bu
yasaların değişmezliğine ve sürekli
yürürlükte olduklarına dikkat çekiyor. Kur'an-ı
Kerim asırların geride
bıraktıklarını, geçmiş milletlerin
eserlerini; harap olmuş izlerini, geçmişte yok edilen
beldelerde yaşayan insanların ürkütücü kalıntılarını
bir ibret sahnesi, kalplere yönelik bir uyarı,
duyarlılığı artırıcı bir etken,
Allah'ın azabının baskınından,
zorbaları suçüstü yakalamasından korkutma amaçlı
bir mesaj olarak kullanır. Ayrıca bunları yüce
Allah'ın belirlediği yasaların, evrensel düzenin
değişmezliğinin bir kanıtı olarak gözler
önüne serer. Böylece insanların
kavrayışlarının, ölçme ve değerlendirme
kriterlerinin düzeyini yükseltir. Artık hiçbir nesil ya da
kuşak insan hayatına egemen olan ve yüzyıllar boyu
sürekli yürürlükte olan evrensel ve değişmez hayat düzenini
unutarak herhangi bir zaman veya mekânın dar
sınırları içinde kalmaz, Ne yazık ki, birçokları
aynı akıbetle yüzyüze gelmedikçe bu gerçeği hep
unuturlar!
Kuşku yok ki, geçmiş milletlerin harap ve
ıssız yurtları, duyabilen bir-kalbe, uyanık
bir duyguya yönelik çok etkili ve ürpertici bir mesajı
vardır. İnsanı derinden sarsan, vicdanını
ürperten, kalpleri titreten bir dili vardır bu yerlerin.
İlk önce bu ayetlerle muhatap olan Araplar Ad ve Semudoğulları'nın
yaşamış oldukları bölgelerde dolaşıyor;
Lût kavminin yaşadığı kentlerden geriye kalan
kalıntıları görüyorlardı. Kur'an-ı
Kerim, geçmiş yüzyılların izleri gözlerinin
önünde olmasına rağmen, Allah'ın
ayetlerini yalanladıkları için cezalandırılan
toplumların harap olmuş yurtları
karşılarında duruyor olmasına rağmen, buralara
uğrayıp aralarında dolaşmalarına
rağmen, kalplerinin heyecanlanmamasının,
duygularının ürperip sarsılmamasını,
Allah'dan korkmaya ve benzeri bir akıbete uğramaktan
sakınmaya ilişkin duyarlılıklarının
artmamış olmasını, bu sayede doğru
yolu görmemiş olmalarını, kendilerini yüce Allah'ın
suçüstü yakalayıp yerle bir etmeye ilişkin vaadinden
kurtaracak olumlu bir tutuma yöneltmemiş
olmalarını tuhaf karşılıyor.
"Şüphesiz bunda ibretler vardır. Halâ
dinlemeyecekler mi?"
İçinde dolaştıkları bu harap yurtlarda
yaşamış geçmiş milletlere ilişkin
kıssaları, uyarıldıkları azap
başlarına gelmeden, hoşlanmadıkları
akıbete uğramadan önce bu uyarıyı dinlemezler
mi?
Vicdanlarına musibet ve yerle bir olma haberleri ile
dokunulduktan sonra, bunların duygularında
oluşturduğu dehşet ve korku havasından,
kalplerde meydana getirdiği sarsıntı ve ürpertiden
sonra surenin akışı ölülerde kıpırdayan
hayat fırçasıyla dokunuyor. Bu amaçla onları, içinde
hayat unsurunun kıpırdadığı toprakta bir
gezintiye çıkarıyor. Bundan önce de canlı fakat
ölüm ve felâkete uğramış bir yerde
dolaştırıyor.