1- Elif Lam Mim.
2- Şüphe yok ki, Kitab'ın indirilişi, alemlerin
Rabb'i tarafındandır.
3- Yoksa "onu peygamber uydurdu mu " diyorlar?
Hayır, O senden önce bir peygamber gönderilmemiş olan
kavmi uyarması için sana Rabb'inden gelen bir gerçektir.
Umulur ki, doğru yolu bulurlar. "Elif Lam Mim"
Kur'an-ı Kerim'le muhatab olan Araplar bu harfleri
biliyorlardı. Bu ve benzeri harflerden anlamlı kelimeler
oluşturmayı da beceriyorlardı. Aynı
şekilde kendi sözleri ile Kur'an-ı Kerim
arasındaki korkunç farkı da kavrıyorlardı. Sözden
anlayan, kelimeler aracılığı ile anlam ve
fikirleri ifade etmenin incelikleri ile uğraşanlar bu
farkı hemen görürler. Kur'an ayetlerinde gizli bir güç
bulunduğunu, her zaman varlığını
hissettiren eşsiz bir cevher bulunduğunu, bunların
kalp ve duygular üzerinde büyük bir etkiye ve otoriteye sahip
olduğunu fark ederler. Yüzyıllardan beri
insanların kullana geldikleri dillerdeki bilinen harfler için
böyle bir etkileyicilik söz konusu değildir. Bu,
tartışma götürmez apaçık bir gerçektir. Onu
dinleyen biri daha önce bunların Kur'an-ı Kerim'den
ayetler olduğunu bilmese de hemen bu sözlerin farklılığını
kavrar, onları diğer sözlerden ayırır ve
onlar karşısında heyecanlanır.
Değişik insan toplulukları arasında
yaşanan birçok olaylar bu gerçeği
pekiştirmektedir.
Kur'an-ı Kerim ile bu tür harflerden oluşan insan sözleri
arasındaki fark diğer eşyalardaki Allah'ın
sanatı ile insan sanatı arasındaki fark gibidir.
Allah'ın sanatı açık ve belirgindir. En ufak bir
eşyada bile insan sanatı onun düzeyine erişemez.
Örneğin, bir tek çiçekteki olağanüstü renk dağılımı
yüzyıllardan beri gelmiş-geçmiş en usta
ressamları bile dehşete düşüren, çaresiz bırakan
bir mucizedir. Kur'an-ı Kerim'de somutlaşan
Allah'ın sanatı ile bu tür harflerden oluşan insan
sözlerindeki beşeri sanat arasındaki ilişki de
tıpkı bunun gibidir.
"Elif Lam Mim."
Şüphe yok ki, Kitab'ın indirilişi, Alemlerin
Rabb'i tarafındandır. Kitab'ın Alemlerin Rabb'i
tarafından indirilmesi, şüphe götürmeyen kesin bir
meseledir. Ayet-i Kerim'e bu konudaki kuşkuları giderme
işinde acele ediyor ve cümlenin öznesi ve yüklemi arasında
bu ifadeye yer veriyor. Çünkü meselenin özü 've ayette
gözetilen hedef nokta budur. Bu hususa hazırlık
oluşturmaları için surenin başında yer
verilen birbirinden kopuk harfler Kur'an'ın Allah
tarafından indirildiğinden kuşku duyanları
tartışma götürmez pratik bir gerçekle yüzyüze
getiriyor. Çünkü bu Kitap kendilerinin de kullandığı
bu tür harflerden meydana gelmiştir. Kitab'ın ifade
tarzı ise, pratik deneyimlerin ve herkesin kabul ettiği
söz sanatı ölçülerinin karşısında
olağanüstülüğü kuşku götürmeyen bu
mucizevi ifade tarzıdır.
Kur'an-ı Kerim'in her ayeti ve her suresi Kur'an'da gizli
bulunan olağanüstü ve şaşırtıcı
gizli unsurun özelliklerini taşır. Kitab'ın
özüne yerleştirilmiş bulunan gizli gücü yansıtır.
İnsan kalbi tamamen açık olduğu, duygular bütünüyle
berraklaştığı, üstün bir kavrayışa,
yüksek bir algılama ve olumlu tepki gösterme özelliğine
sahip olduğu zaman, insanın bedenini derin bir ürperme
alır, titrer, sarsılır ve bu Kur'an
karşısında kendinden geçer. İnsanın kültürü
ve içindeki canlı-cansız varlıklarla birlikte
evrene ilişkin bilgisi arttıkça bu etkilenme daha da
belirginleşir. Hiç kuşkusuz, bu sırf
anlaşılmaz vicdani bir etkilenmenin neden olduğu
ilk sarsıntı değildir. Tam tersine, bu durum
Kur'an'ın insan kalbine dolaysız hitap
ettiği her seferinde gerçekleşir. Aynı
şekilde deneyimli bir kalbe, kültürlü bir akla,
bilgi ve birikim dolu bir zihne hitab etmesi durumunda da bu derin
sarsıntı ve etkilenme meydana gelir. İlmin, kültürün
ve birikimin düzeyi yükseldikçe Kur'an ayetlerinin anlamlarının,
işaretlerinin ve mesajlarının boyutları
da aynı oranda artar. Ancak fıtratın sağlam
olması, doğal çizgisinden sapmamış
olması, beşeri arzu ve ihtiraslara yenik düşmemiş
olması şarttır.(Daha geniş bilgi için
Furkan suresi 2. ayetin tefsirine bakabilirsiniz) Çünkü sağlam
bir fıtrat bu Kur'an'ın insan sanatı
olmadığını, kuşku götürmez bir
şekilde alemlerin Rabb'i tarafından indirildiğini
kesinlikle kabul eder.
"Yoksa onu peygamber uydurdu mu? diyorlar"
Nitekim inatçılıkları yüzünden böyle
söylüyorlardı. Ama surenin akışı böyle bir
sözün söylenmiş olduğunu bilmezlikten gelerek: "Yoksa
`onu peygamber uydurdu mu? diyorlar" şeklinde
yadırgayıcı bir ifade kullanıyor... Böylece,
böylesine asılsız bir söylentiyi ağza
almanın yersizliğini vurgulamış oluyor.
Çünkü bir yandan Hz. Muhammed'in -salât ve selâm
üzerine olsun- aralarında geçen hayatı, öte yandan bu
Kitab'ın özelliği bu haksız suçlamayı
temelden reddediyor, şüpheye yer bırakmıyor!
"Hayır O senden önce bir peygamber gönderilmemiş
olan kavmi uyarması için sana Rabb'inden gelen bir
gerçektir."
Gerçektir... İçeriği doğrudur. Fıtrattaki
ezeli gerçeğe uygundur, evrenin yapısının
dayanağı olan değişmez gerçekle ahenk oluşturur.
Bu gerçek evrenin oluşumunun temel
dayanağıdır. Evrenin hareket tarzındaki
ahenkte, düzenin belli bir sistem içerisinde değişmeden
işlemesinde, büyük-küçük her olayda ve her harekette
kendini göstermesinde, yapısında yer alan parçaların
çatışmamasında ya da dağılmamasında,
bu parçaların birbiriyle kaynaşıp
uyuşmasında hep bu gerçeğin damgası
vardır.
Evet, Kur'an gerçektir... Çünkü Kur'an bu büyük varlık
alemine egemen olan evrensel yasalar sisteminin eksiksiz ve
doğru bir tercümesidir. Bu Kitap adeta, varlık aleminde
yürürlükte olan, doğal ve pratik yasaların sözlü ve
manevi bir görüntüsüdür.
Bu Kitap gerçektir. Çünkü kendisinin öngördüğü
hayat sistemini seçen insanlarla, içinde yaşadıkları
evreni ve evrenin genel yasalarını birbirine bağlar.
Bu insanlarla evrendeki güçler arasında barış;
çevrelerindeki büyük evrende yer alan her şeyle dostluk içinde
yaşayıp giderler..
Bu Kur'an gerçektir... Çünkü mesajı ulaşır
ulaşmaz insan fıtratı hiçbir zorluk çıkarmadan,
inat etmeden, son derece rahat ve kolay bir şekilde kendisine
olumlu karşılık verir. Çünkü Kur'an, fıtratın
özünde motiflenmiş ezeli ve köklü gerçekle hemen kaynaşır.
Gerçektir... Çünkü insanlık hayatı için kapsamlı
bir sistem belirlerken ayrılığa düşmez, kendi
kendisi ile çelişmez. Bu sistemi çizerken insanlığın
sahip olduğu bütün güçleri ve enerjileri, insanlığın
bütün isteklerini ve ihtiyaçlarını, ruhlara
bulaşan, kalpleri dejenere eden hastalık, zaaf, eksiklik
veya musibetler gibi insanların karşı
karşıya kaldığı bütün gelişmeleri
göz önünde bulundurur.
Evet, gerçektir Kur'an... Dünya ve ahirette hiç kimseye haksızlık
etmez. Kişinin sahip bulunduğu hiçbir güce, hiçbir
enerjiye zulmetmez. Kalpte yer eden hiçbir düşünceye ya da
hayat içindeki hiçbir yönelişe zulmetmez. Varlık
alemindeki sarsılmaz büyük gerçekle uyuştukları
sürece hepsine varolma ve hareket etme hakkını
tanır.
"Hayır, O senden önce bir peygamber gönderilmemiş
olan kavmi uyarması için sana Rabb'inden gelen bir
gerçektir. Umulur ki, doğru yolu bulurlar." Çünkü
Kur'an senin tarafından uydurulmuş bir Kitap
değildir. Rabb'inin katından indirilmiştir. Önceki
ayette de, ifade edildiği gibi O alemlerin "senin
Rabb'in" anlamındaki tamlama ise onurlandırma
amacına yöneliktir. Kur'anı kendiliğinden
uydurmakla suçlanan Hz. Peygamberi -salât ve selâm üzerine
olsun onurlandırmak, onunla Rabbi ki, aynı zamanda
alemlerin de Rabb'idir arasındaki ilişkiye
yakınlık havası vermek, bu asılsız ve
ağır suçlamaya cevap vermek amacına yöneliktir.
Aynı zamanda onurlandırma anlamının yanı
sıra, lütfedici kaynağın güvenirliği,
alıcının sağlamlığı,
mesajı aktarma ve açıkça duyurma emanetini yerine
getirdiği gibi anlamları da içermekte, ilişkinin
sağlamlığını vurgulamayı da
hedeflemektedir.
"O senden önce bir peygamber gönderilmemiş olan
kavmi uyarması için sana Rabb'inden gelen bir gerçektir.
Umulur ki, doğru yolu bulurlar."
Hz. Muhammed'in -salât ve selâm üzerine olsun- peygamber
olarak gönderildiği Arap toplumuna bundan önce bir
peygamber gönderilmiş değildi. Tarih, Araplar'ın
ilk atası İsmail peygamberle -selâm üzerine olsun- Hz.
Muhammed -salât ve selâm üzerine olsun- arasında Arap
toplumuna gönderilmiş herhangi bir peygamberden söz etmiyor.
Yüce Allah Hz. Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- bu
hak içerikli Kitabı göndermiş ki, onun
aracılığı ile Arapları uyarsın. ( Ve
tüm insanları) "Umulur ki, doğru yolu bulurlar."
Çünkü fıtratlara ve kalplere hitab eden gerçeği içermesi
bakımından bu Kitap aracılığı ile
doğru yolu bulmaları beklenir.
YÜCE SIFATLARIN SAHİBİ
İşte yüce Allah'ın, kendilerine bu Kitap
indirdiği ve peygamberine bu Kitap
aracılığı ile uyarmasını
istediği bu Arap toplumu, yüce Allah'a bir takım düzmece
ilahlar ortak koşuyordu. Bu yüzden burada onların bu
konudaki ilahlığı bütünüyle O'na özgü kıldıkları
yüce Allah'ın bazı sıfatları açıklanıyor.
Araplar bu noktada bu yüce sıfatla nitelendirilmeyi hakkeden
yüce "Allah" ile bu tür bir nitelendirilmeyi
hakketmeyen ve Alemlerin Rabb'i olan Allah'ın yüce makamına
yakıştırılmaları doğru olmayan düzmece
ilahları birbirinden ayırmıyorlardı!