24- Ey Muhammed, müşriklere "Gerek göklerden inen
ve gerekse yerden çıkan rızıkları size sunan
kimdir?" diye sor. Sonra de ki; "Allah sunuyor. Öyleyse
ya biz doğru yoldayız ve siz açık bir
sapıklık içindesiniz, ya da bunun tersi doğrudur. "
"Rızık" konusu müşriklerin gündelik
hayatında yeri olan bir realitedir. Gökten inen "rızık"
türleri vardır. Yağmur, sıcaklık,
ışık, aydınlık gibi. Bunlar ayetin
indiği dönemde bilinen başlıca gök kaynakları
rızık türleri idi. Bunların dışında
yine gökten kaynaklanan nice "rızık" türleri
var ki, insanoğlu onları gün geçtikçe tanıyabilmektedir.
Yer kaynaklı "rızık"ların
başlıcaları ise bitkiler, hayvanlar, yeraltı
suları, sıvı enerji kaynakları, madenler ve
toprak-altı hazineleridir. Bunların
dışında gerek eski insanların da bildikleri ve
gerekse zamanın akışı içinde varlığı
keşfedilen daha nice yeryüzü kaynaklı "rızık"
türleri vardır. Şimdi ayetin cümlelerine dönelim:
"Ey Muhammed, müşriklere `Gerek göklerden inen ve
gerekse yerden çıkan rızıkları size sunan
kimdir?' diye sor. Sonra de ki; Allah sunuyor..." Bu
konuda sana ne itiraz edebilirler ve ne de yüce Allah'dan başka
birinin rızık verici olduğunu ileri sürebilirler.
Evet "De ki; Allah sunuyor." Sonra aranızdaki
anlaşmazlığın çözümünü yüce Allah'a
havale et. Çünkü iki taraftan biriniz doğru yolda ve
öbürünüz sapık yoldasınız. Onlarla aynı
yolun yolcusu olamayacağın gibi her ikiniz doğru
yolda ya da her ikiniz de sapık yolda olamazsınız.
Okuyoruz:
"Öyleyse ya biz doğru yoldayız ve siz açık
bir sapıklık içindesiniz ya da bunun tersi doğrudur."
Burada tartışma edebi ile ilgili son derece
ılımlı ve hoşgörülü bir örnek karşısındayız.
Görüldüğü gibi Peygamberimiz, müşriklere önce
"aramızdan biri kesinlikle doğru yolda ve öbürü
sapık yoldadır" diyor, arkasından kimin
doğru yolda olduğunu ve kimin sapık olduğunu
belirlemeyi atlıyor. Böylece karşı tarafı günahla
öğünme kompleksine düşürmeksizin, tartışma
ve atışma heyecanına kaptırmaksızın
soğukkanlı bir zihinle olayı düşünüp değerlendirmeye
çekmek istiyor. Çünkü Peygamberimiz bir yol gösterici, bir öğretmendir.
Onun biricik amacı müşrikleri doğru yola iletmek,
doğru ile buluşturmaktır; yoksa onları
tartışmada susturup küçük düşürmek peşinde
değildir.
Tartışma böylesine nazik ve düşündürücü
bir çerçeve içinde yürütülünce mevki ve makam sarhoşu
inatçıların, yenilemeyi ve boyun eğmeyi
hazmedemeyen burnu büyüklerin kalplerini etkileyebilir, onları
soğukkanlı biçimde düşünerek iyice ikna olmaya
sevk edebilir. Peygamberimizin bu üslubu tartışma
edebine ilişkin seçkin bir örnektir; bu dâvanın
savunucuları tarafından incelenmesi, göz önünde tutulması
gerekir.
Kıyamete ilişkin bu sahnenin bir üçüncü tablosu
daha vardır. Bu tabloda her kalbin işlediği amelin,
yaptığı işlerin ve sorumluluğunun
karşısında dikildiğini görüyoruz. Bu
tablonun sözlerine aynı nezaket, aynı ölçülülük ve
aynı tolerans egemendir. Okuyalım: