O |
Saffat
|
O |
|
88- İbrahim yıldızlara bir baktı. ·
89- "Ben hastayım " dedi. ·
90- Bunun üzerine onun yanından kaçtılar. ·
91- İbrahim de; gizlice onların tanrılarına
sokuldu. "Size sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?"
92- "Neyiniz
var konuşamıyor musunuz?" dedi. ·
93- Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara
kuvvetli bir darbe indirdi.
Rivayete göre, Hz. İbrahim'in kavminin o gün bayram
günüdür. Bu -belki de nevruz bayramıydı- halk
ilahlarının önüne kutsanmak ve hayır beklentisi
ile yiyecek bırakır, bahçelere ve hoş vakit geçirecekleri
yerlere çıkar, daha sonra eğlence ve dinlenme dönüşü,
kutsanmak için bıraktıkları yiyecekleri almaya
gelirlerdi. İbrahim artık bunların kendine
uyacaklarından ümidi kesmiş ve kesinlikle bunların
sapık fıtratlarının düzelmeyecek bir biçimde
bozulmuş olduğunu kesinkes anlamıştı.
Bunun üzerine bir karara varır, kararını
uygulayabilmek için onların putlardan ve mabedlerden
uzaklaştıkları bu bayram gününü bekleme e
koyulur. İbrahim'in, onların bu
sapıklıklarından duymuş olduğu
sıkıntı artık dayanılmaz noktaya
varmış, kalbini yormuş, artık bıçak kemiğe
dayanmıştı. Kendisini mabedden ayrılıp
bayram şenliklerine katılmaya çağırdıkları
zaman gözünü gökyüzüne çevirir ve ?"Ben hastayım"
gezip eğlenceye çıkacak gücü kendimde bulamıyorum,
oralara keyif ve eğlence arzusu içinde olup kalbinde sıkıntı
ve keder olmayanlar gider. Oysa kendim rahat ve gönül huzur
içinde değilim der. İbrahim, sıkıntı ve
yorgunluğunu dile getirmek için böyle konuşmuştu.
Onları kendileri ile baş başa bırakmak için
bunları dile getirmişti, yoksa yalan söylemek için
böyle konuşmamıştı. Bu söz, o günkü yaşamış
olduğu gerçeklerin ta kendisi idi, çünkü sıkıntı,
huzursuzluk insanı hasta eder.
Halk ise bu bayram günü adet, gelenek ve şenlikleriyle
baş başa kalmak için acele ediyorlardı.
İbrahim -selâm üzerine olsun- ne şikayeti
olduğunu onlara anlatabilmesi için beklemediler. Aksine,
geriye dönüp ondan uzaklaştılar. Kendi işlerine
koyuldular. İşte bu, İbrahim'in beklediği
fırsattı. İbrahim soydaşlarının düzmece
ilahlarına doğru koşar. Putlarının
önünde yiyeceklerinin en hoşu en tazesi vardı.
İbrahim -selâm üzerine olsun- alay ederek onlara: "İbrahim
de gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Size
sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?" der.
Doğal olarak putlar ona cevap vermezler. Alay ederek soruyu
değiştirir, putlara, kinle: "Neyiniz var,
konuşamıyor musunuz?" dedi. İnsanın
aslını astarım bildiği, duyup
konuşmadığından kesinlikle emin olduğu
bir şeye hitap etmesi bilinen psikolojik bir durumdur.
Asıl kızgınlık nedeni, düzmece ilahların
gerisinden halkın tutumundan ve zayıf
tasavvurlarından duyulan can
sıkın-tısıdır. Bu soruya da putlar cevap
vermezler. İşte bu noktada İbrahim, gizli kin yükünü
söz halinde değil de, aksiyon olarak boşaltır: "Ve
gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara
kuvvetli bir darbe indirdi." Ve içini kin, keder ve sıkıntıdan
yatıştırmış olur.
|
|
O |
|
O |
|