O |
Saffat
|
O |
|
11- Şimdi sor onlara; "Kendilerini yaratmak mı
daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız
mı?"Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan
çamurdan yarattık.
12- Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun,
onlar da seninle alay ediyorlar.
13- Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt
almazlar.
14- Bir mucize görseler onunla alay ederler.
15- "Bu apaçık büyüdür" derler.
16- "Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz
zaman mı dirilecekmişiz?"
17- "Bizden önceki atalarımızda mı
dirilecek?"
Onlardan haber vermelerini iste ve sor onlara: Melekler, gökler,
yeryüzü ve bunların arasında bulunan her şey,
şeytanlar, yıldızlar, alevli gök cisimleri,
bütün bunlar Allah'ın yaratıklarıdır. O
halde onların yaratılması mı daha zordur,
yoksa şu kâinatın ve şu yaratıkların
yaratılması mı?
Onların cevap vermesi beklenmez. Çünkü Allah'ın bu
sorusu onların durumunun çirkin tuhaf olduğunu göstermek,
çevrelerinde olanlardan ne kadar gaflet içinde olduklarını
gözler önüne sermek ve bir şeyi, bir durumu
değerlendirmede ne kadar gülünç olduklarını
sergilemek içindir. Buradan hareketle yüce Allah, ilk yaratılmış
oldukları ana maddeyi onlara sunuyor. Bu madde, yüce Allah'ın
yaratıklarından biri olan, yeryüzünün bir parçası
cıvık yapışkan çamurdur. "Aslında
biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık."
Onların yaratılışı bunca
yaratıkların yaratılmasından asla zor
değildir. O halde durumları çok tuhaftır. Çünkü
onlar yüce Allah'ın ayetleri ile alay etmekte ve kendilerine
yeniden dirilmeyi ve ikinci bir hayatı vaadeden kimseyi
eğlenceye almaktadırlar. Onların umursamazlık
içinde alaya almaları Resulullah'ı hayrete düşürmüştür:
"Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun ,
onlar da seninle alay ediyorlar.
"Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp
öğüt almazlar." Bir mucize görseler onunla alay
ederler."
Resulullah onların durumlarına hayret etmekte
haklıdır. Çünkü Hz. Muhammed'in gördüğü gibi
kalbin yüce Allah'ı gören ve Allah'ın ayetlerinin bu
derece net ve bu kadar çok olduğunu temaşa eden bir mü'min
hiç şüphesiz hayrete düşer ve kalpler nasıl olur
da bu ayetlere karşı bu derece kör olabilir, nasıl
olur da bunlar karşısında bu tuhaf tutuma girer
diye dehşete düşer.
Resulullah onlara bu şekilde hayret ederken, kendilerine
sunmuş olduğu ister Allah'ın bir bilinmesi konusu
olsun, ister öldükten sonra kıyamet günü dirilme olsun,
böylesine apaçık bir konuyu eğlenceye almalarına
hayret ederken... Bir de ne görsün onlar kör değiller mi?
Kalpleri öğüde kapalı değil mi? Bir de üstüne
üstlük onlar yüce Allah'ın ayetlerini şiddetli bir
alay konusu yapıp kendilerine göstermiş olduğu
ayetlere hayret edip bu ayetleri (eğlenceye alırlar)
ifadesinin de ilham ettiği gibi, birbirlerini çağırıp
alaya almaya sebep saymazlar mı?
Buna ek olarak Kur'an'ı "sihir" diye
nitelemeleri ve kendilerine öldükten sonra dirilmeyi vaad
etmesine "hayret etmeleri" ni de ekleyelim. "Bu
apaçık büyüdür derler. Yani biz öldüğümüz,
toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?
Bizden önceki atalarımız da mı dirilecek?"
Onlar gerek çevrelerinde, gerek bizzat kendi nefislerinde olan
yüce Allah'ın kudret izlerinden gafildirler... Bu gücün,
göklerin, yeryüzünün ve aralarında bulunanların
yaratılmasındaki ve yıldızlarla alev
almış gök cisimlerinin yaratılmasındaki
izinden de gafildirler... Bütün bunlarda, kudretin izlerinden
gafil olmuşlar ve bu gücün onlar öldükleri ve toprak ve
kemik haline geldikleri zaman kendilerini ve daha önce yaşayan
atalarını yeniden dirilteceğini imkânsız görmüşlerdir.
Bu güce göre, bu yeniden diriltme ve yeniden hayat verme hiç de
tuhaf değildir. Yeter ki, insan gerek kendi nefsinde ve
gerekse etrafında kendini kuşatan bunca şeylerin
ışığı altında, bu gerçeği
azıcık düşünsün.
|
|
O |
|
O |
|