O |
Saffat
|
O |
|
104- Biz ona "Ey İbrahim " diye seslendik. ·
105- Sen rüyayı doğruladın; biz güzel
davrananları böyle mükafatlandırırız. ·
106- Gerçekten bu apaçık bir imtihan idi. ·
107- Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.
Rüyana sadakat gösterdin ve onu eylem halinde gerçekleştirdin.
Yüce Allah'ın istemiş olduğu, ancak boyun
eğmek ve kendisine samimi bağlılıktır.
Ancak bunun, gönülde Allah'dan başkasına yer olmayacak
şekilde olması, onun emrinden başkasına
değer verilmemesi ve O'ndan başkasına sevgi
beslenmemesi şeklinde olması istenir. Söz konusu insanın
ciğerparesi oğlu, canı ve hayatı da olsa... Ve
sen -ey İbrahim- bunu yaptın. Her şeyi ve en
değerli varlığını cömertçe verdin. Ve
onu hoşnutluk içinde, sükûnetle, gönül huzuru içinde ve
kesin bir imanla cömertçe sundun. Geriye et ve kandan başka
bir şey kalmadı. Bunun yerine kurbanlık geçerlidir.
Yani et ve kandan ibaret olan kurbanlık bunun yerine
geçer. Yüce
Allah teslim olan ve görevini yerine getiren bu nefsi kurtarır.
Evet bunu büyük bir kurbanlıkla kurtarır. Derler ki:
"Bu kurbanlık bir koçtu. İbrahim onu Rabb'inin
iradesi ve yaratması ile İsmail'in yerine bedel olarak
kesmek için hazır halde bulmuştu." İbrahim'e
şöyle denilir: "Sen rüyayı
doğruladın; biz güzel davrananları böyle
mükafatlandırırız." Onları böyle
bir imtihana sokarak mükafatlandırırız.
Onları, kalplerini yönlendirerek ve vefakârlık
seviyesine çıkararak mükafatlandırırız.
Onlara, görevlerini yerine getirirken sabır, güç vererek
ödüllendiririz. Böylece onları, hakettikleri ödüllerle
ödüllendiririz.
Böylece imanın gerçek yüzü, itaatin güzelliği ve
teslimiyetin büyüklüğü için bir meşale olarak yükselen
bu büyük olayın anısı olmak üzere, kurban kesme
geleneği devam etmektedir. İslam toplumu, bu olayı
inceleyip dinine uymuş oldukları, soyuna ve inanç
sistemine mirasçı oldukları babaları
İbrahim'in gerçek kimliğini tanır. Akidenin
üzerinde durduğu veya dayandığı asıl
karakterini kavrar... Akidenin asıl karakterinin,
hoşnutluk içinde güvenle ve O'nun çağrısına
uyarak Rabb'ine "Niçin?" diye sormadan, O'ndan ilk işaret
ve ilk emir gelir gelmez O'nun iradesini gerçekleştirmede hiç
tereddüt etmeden nefsinde kendine hiçbir pay çıkarmadan,
Rabb'ine sunacağı şeyin "metod ve
şekli"nin seçimini kendi yapmaksızın, Rabb'i
kendisine nasıl sunulmasını istiyorsa, öyle
davranarak "Allah'ın takdirine teslimiyet"
olduğunu öğrenir... Sonra İslam toplumu, bu
olayı inceleyerek, Rabb'lerinin "imtihan"la
kendilerine azap vermek ve "bela" ile
canlarını yakmak istemediğini, O'nun asıl
hedefinin kendisine boyun eğerek, çağrısına
uyarak, ahdine vefa göstererek ve görevini yaparak, O'nun
huzurunda ne ileri giderek ne de gevşek davranarak "teslimiyet
içinde huzuruna gelmek" olduğunu öğrenir...
Onların bu konudaki samimiyetleri belli olunca,
canlarını feda etmekten ve acı çekmeden bağışlayacağını,
sözlerini yerine getirmiş, görevlerini yapmış
kabul edeceğini, yaptıklarını kabul
edeceğini öğrenirler... Kendi yerlerine bedel kabul
edip, canlarını kurtaracağın, babaları
İbrahim'e ikram ettiği gibi onlara da ikram
edeceğini öğrenirler.
|
|
O |
|
O |
|