Hz. Davud'un buradaki sınanmasına ilişkin açıklamalarda
bazı tefsir kitapları büyük ölçüde yahudi
efsanelerinin etkisinde kalmışlardır. Buralarda sözü
edilen özelliklerden peygamberleri tenzih ederiz. Bunlar
peygamberlik gerçeği ile asla bağdaşmaz. Yahudi
efsanelerinden kaynaklanan bu mitolojileri bir parça hafifletmeye
çalışan rivayetler dahi onlara
dalmışlardır. Aslında bu rivayetler okunmaya
bile değmez. Tümüyle reddetmek gerekir. Sonra bunlar:
"Yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel
bir geleceği vardır. " ayetine de
terstir.
Kıssadan sonra yer alan Kur'an yorumu da bu
sınamanın karakterini ortaya koymaktadır. Bu
sınanma ile kendisine yöneltilen direktifi belirginleştirmektedir.
Yüce Allah'ın insanlar arasında hükmetmesi ve onları
idare etmesi için görevlendirdi i kuluna yöneltilen direktif,
bu sınanma ile somutlaşmıştır.
Demek ki, Bu sınamanın konusu, yeryüzünde halifelik
görevi, insanlar arasında hükmederken hakka bağlılık,
kendi arzu ve isteğine uymamadır. Bir peygamberin kendi
arzusuna uyması demek, onun tepkisel olması,
araştırmaması, incelememesi,
sağlıklı hükme ulaşmak için sabırlı
ve temkinli olmamasıdır. Böylesi bir hareket mantığı
esas alındığında, sonuçta sapıklığa
düşülür. Sapıklığın sonunu açıklayan
ayetten sonra gelen bölüm ise, genel bir hükümdür. Allah'ın
yolundan sapmanın sonuçlarım ortaya koymaktadır.
Bu ceza ise, Allah'ın onu unutması ve kıyamet gününde
onu cezaya çarptırmasıdır.
Yüce Allah kulu olan Hz. Davud'u koruduğundan, O
işin başında hemen toparlanıyor. Yüce Allah
ilk fırsatta hemen O'nu bu işten geri çeviriyor. Uzakta
olan akıbetten O'nu sakındırıyor. Halbuki O,
henüz bir adını dahi atmamış. Bu, yüce
Allah'ın seçkin kullarına bir ihsanıdır, lütfudur.
Peygamberler insan olmaları nedeniyle az da olsa
ayakları takılarak sendeleyebilir. Yüce Allah onları,
ellerinden tutarak hemen ayağa kaldırır, onlara
doğruyu öğretir. Onları dönüş yapmaya
muvaffak eder, günahlarını bağışlar. Bu
sınavdan sonra onlara rahmetin kapılarını açar...
Yeryüzü halifeliği ve insanlar arasında hükmetme
hak ilkesine bağlanıyor ve sözün gelişi içinde
Hz. Davud'un kıssası sona ermeden önce bu Hak, ilkesi
büyük bir temele dayandırılıyor. Göğün,
yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin kendisine
dayandığı temele. Bütün bu evrenin yapısında
yer alan köklü temel. Bu gerçek yeryüzü halifeliğinden
ve insanlar arasında hükmetmekten daha kapsamlıdır.
Bu yeryüzünden daha ağırdır. Aynı
şekilde dünya hayatından daha geniş boyutludur.
Çünkü bu Hak, özünü kuşattığı gibi
ahiret hayatını da kuşatmaktadır. Son
peygamberlik de bu Hak üzere gelmiştir. Kur'an-ı
Kerim'de bu kapsamlı Hak'kı açıklamak için gelmiştir