O |
Säd
|
O |
|
21- Sana davacılarının haberi geldi mi? Hani
odasının duvarına
tırmanmışlardı.
22- Hani Davud'un yanına girmişlerdi de, Davud
onlardan korkmuştu. "Korkma dediler, biz iki
davacıyız. Birimiz ötekinin hakkına
saldırdı. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet,
adaletten ayrılıp bize zulmetme, bizi doğru yola çıkar.
"
23- "Bu kardeşimin doksandokuz dişi koyunu var.
Benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken onu da bana
ver dedi ve tartışmada beni yendi.
24- Davud: "And olsun ki, senin dişi koyununu kendi
dişi koyunlarına katmak istemekle, sana büyük haksızlık
etmiştir. Doğrusu ortakların çoğu
birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp
yararlı iyi iş yapanlar bunun
dışındadır ki, sayıları ne kadar
azdır. "
demişti.
Davud kendisini denediğimizi sanmıştı da,
Rabb'inden mağfiret dileyerek eğilip secdeye
kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti.
Bir peygamber olan Hz. Davud'un uğradığı bu
fitnenin açıklaması ise şöyledir: Hz. Davud bazı
zamanlarını idari işleri görmek, insanlar arasında
hüküm vermek için; bazı zamanlarını ise camide yüce
Allah'ı takdis etmek, beyitler okumak, ibadet etmek, Rabb'i
ile baş başa kalmak için ayırırdı.
Rabb'i ile baş başa kalmak ve ibadet etmek için camiye
girdiğinde, insanların arasına çıkıncaya
kadar kimse yanına gitmezdi.
Bir gün üzerine kapalı olan mabedin içine iki kişinin
duvarlardan atlayarak girdiklerini gördüğünde korkuya kapılmıştı.
Zira inanmış ve güvenilir insanlar bu şekilde
mabede girmezlerdi. Bu iki adam hemen onu
yatıştırmaya çalıştılar: "Korkma
dediler, biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkına
saldırdı." Senin
huzurunda mahkeme olmaya geldik. "Şimdi
sen aramızda hak ile hükmet, adaletten ayrılıp
bize zulmetme, bizi doğru yola çıkar." Hemen
biri söze girerek sorunu arz etti:
"Bu kardeşimin doksandokuz dişi koyunu var.
Benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyleyken onu da bana bırak."
(Onu da bana ver.
Emrime, hizmetime ver) dedi. "Ve
tartışma da beni yendi." (Yani,
sözleriyle üstüme geldi ve bana kaba davrandı.)
Bu olay, davacılardan birinin arz ettiğine göre,
başka şekilde yorumlanması mümkün olmayan apaçık
bir zulmü ifade etmektedir. Bu nedenle Hz. Davud bu apaçık
zulmü bir davacıdan dinledikten sonra, sözü diğer
davacıya vermeden, ondan hiçbir açıklama istemeden ve
onun delilini dinlemeden hemen hükmünü vermeye geçmiştir:
"Davud `Andolsun ki, senin dişi koyununu kendi
dişi koyunlarına katmak istemekle sana büyük haksızlık
etmiştir. Doğrusu ortakların çoğu
birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp
yararlı iyi işi yapanlar bunun
dışındadır ki, sayıları ne kadar
azdır' demişti."
Öyle anlaşılıyor ki, bu aşamada her iki
adam da hemen kalkıp gitmiştir. Çünkü bunlar sınama
için gelen iki melekti! Yüce Allah'ın insanların
başına geçirip Hak ve adalet ile hükmedebilmesi için
önce gerçeği araştırmasını
istediği peygamberi sınamaya gelmişlerdi. Onlar
olayı özellikle etkileyici ve çarpıcı bir biçimde
sunmuşlardı... Fakat yargıcının hemen
parlamaması, acele hüküm vermemesi icab eder. Zira diğer
davacıyı dinledikten sonra meselenin tamamı veya
bir kısmı değişebilir. Birinci
davacının sözlerinin yalan, eşsiz veya aldatmadan
öte bir anlam ifade etmediği ortaya çıkabilir!
İşte bu sırada Hz. Davud bunun bir sınanma
olduğunu fark etmiştir.
"Davud kendisini denediğimizi sanmıştı."
Burada onun temel karakteri kendisine yetişmiştir...
O Rabb'ine yönelen bir kişiydi... "Rabb'inden
mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış,
tevbe etmiş, Allah'a yönelmişti."
|
|
O |
|
O |
|