O

Säd

O

   

18- Biz dağları onun emrine verdik. Sabah-akşam onunla beraber tesbih ederler.

19- Her taraftan toplanıp gelen kuşları da onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.

İnsanlar bu haber karşısında hayretten dehşete düşebilirler... Cansız olan görkemli dağlar Hz. Davud ile birlikte sabah-akşam yüce Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ediyorlar. Hem de Hz. Davud'un Rabb'i ile baş başa kaldığı, onu zikreden, yücelten nağmelerini okuduğu her zaman. Kuşlar onun nağmelerini dinlemek, şiirlerini onunla birlikte tekrar itmek için başına toplanıyorlar... İnsanlar bu haber karşısında hayretten afallayabilirler. Çünkü bu onların alışageldikleri yasalara aykırıdır. Onların alıştıkları yasalara göre insan türü, hayvan türü ve dağlar arasında engel vardır. Bunlar birbiriyle diyalog kuramazlar!

Fakat dehşet bunun neresinde? Hayret bunun neresinde? Bütün bu yaratıkların geçekliği birdir. Cinsleri şekilleri, sıfatları ve çehreleri birbirinden ayıran farkların ötesindeki gerçeklikleri birdir. Bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah konusunda hepsi birleşir. Canlısıyla, cansızıyla her şeyi bu noktada bütünleşir. İnsanın Rabb'ı ile ilişkisi-bağlı gerçek samimiyet, aydınlanma ve arınma derecesine vardığında bu engellerin hepsi ortadan kalkar. Hepsinin yalın gerçekliği ortaya çıkar. Bu varlıkların temel özelliklerini oluşturan ve onları alışılan hayatın içinde birbirinden ayıran cins, şekil, sıfat ve cehre engellerinin ötesinde ilişkiye geçirir!

Yüce Allah kullarından biri olan Hz. Davud'a bu özelliği vermişti. Dağları onun emrine vermişti. Sabah-akşam onunla birlikte Allah'ı anıyor, onu takdis ediyorlardı. Kuşları da etrafında toplayarak terennümlerini tekrar etmelerini, Allah'ı yüceltmelerini sağlamıştı. Bu servet ve iktidarın ötesinde peygamberlik ve Allah'ın seçkin kulu olma ile birlikte kendisine verilmiş ilahi bir armağandı.

20- O'nun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, O'na hikmet ve açık, güzel konuşma yeteneği vermiştik.

Hz. Davud'un hükümranlığı sağlam ve güçlüydü. Hikmet ve sağduyu ile hükümranlığını sürdürüyordu. Ayeti kerimede geçen "faslul-hitap" kavramı onun verdiği hükümdeki tereddütsüzlüğünü ve kesin kararlılığını ifade etmektedir. Bu özellik hikmet ve kuvvet ile bütünleştiğinde insanlık dünyasında yargı ve iktidardaki olgunluğun zirvesini oluşturur.

Bütün bu özelliklerine rağmen Hz. Davud sınanma ve denenme ile karşılaşıyor. Allah'ın gözü kendisinden ayrılmıyor. Onu koruyor. Adımlarına kılavuzluk ediyor. "Allah'ın Eli" onunla beraber oluyor. Ona zaaflarını ve hatalarını gösteriyor. Onu yolun tehlikelerinden koruyor. Ona nasıl korunacağını öğretiyor.

 

 

O

 

O