40- Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra
öldüren daha sonra da dirilten Allah'dır. O'na
koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey
yapan var mıdır? Allah onların ortak
koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
41- İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları)
yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Allah'da
belki dönerler diye yaptıklarının bir
kısmını böylece kendilerine tattırır.
42- De ki; "Yeryüzünde dolaşın da daha
öncekilerden ortak koşanların sonunun nasıl
olduğuna bir bakın."
Onları gerçek durumları ile yüz yüze getiriyor.
Yalnız Allah'ın oluşturduğu konusunda
tartışmaya giremedikleri veya ortak bildikleri
ilahlarının bu oluşumlarda pay sahibi olduğunu
ileri süremedikleri, onları yaratanın, rızık
veren, öl-düren ve ölümden sonra diriltecek olanın Allah
olduğu gerçekleriyle. İşte, yalnız
Allah'ın yaratıcı olduğunu onaylıyorlar,
ilahlarının kendilerine herhangi bir rızık
verdiğini ileri süremiyor ve öldürme konusunda da Kur'an'ın
söylediği ile çelişen bir kanıta sahip
değiller. Geriye sadece olup olmayacağı konusunda
çekişmeye girdikleri ölümden sonra dirilme kalıyor.
Vicdanlarına yerleştirmek için Kur'an bu konuyu onlara,
düştükleri sapıklığın ötesinden yapılarına
seslenen, eşsiz bir yöntemle, herkesçe onaylanan ölçüler
içinde sunuyor. Yapı ölümden sonra dirilme işini
reddetmez.
Sonra onlara ortaklarınız içinde bunlardan bir
şey yapan var mı" diye soruyor. Onlardan cevap
beklemiyor. Bu, cevaba ihtiyaç duymayan ayıplama
babında sadece olumsuz cevap için oluşturulmuş bir
sorudur! Ona Allah'ın eksikliklerinden beri görülmesini
eklemekle yetiniyor. "Allah onların ortak
koştuklarından münezzehtir ve yücedir."
Ardından onlara hayatın durumları ve
konumlarının, insanların eylemleri ve elde
ettikleriyle olan ilişkilerini insanların iç tutumları,
inançları ve eylemlerinin bozukluğunun yeryüzünün
düzenini bozarak, karaları ve denizleri fesatla
doldurduğu ve fesadı yeryüzünün her köşesine
egemen ve baskın kıldığını açıklıyor:
"İnsanların elleriyle kazandıkları (günahları)
yüzünden karada ve denizde fesat çıktı."
İşte kargaşanın doğması ve ortama
egemen olmasının kaynağı. O, mantıktan
yoksun ve rastlantı sonucu olmayıp, "onlara
şer ve bozgunculuktan dolayı ettiklerinin bir
kısmını tattırmak için" Allah'ın yönlendirimi
ve yasalarına bağlıdır. Allah onu,
olumsuzluğunu gördüklerinde "belki dönerler"
bozgunculuğa karşı durur, düzelirler diye oluşturmaktadır.
Gezinin sonunda, kendilerinden öncekilerin başlarına
gelenlerin bir çoğunu bilen ve yeryüzünü gezdiklerinde,
kalıntılarından da onların başlarına
gelenleri anlayan müşriklere, öncekilerinin başına
gelen kötülüklerin kendi başlarına da gelmemesi
konusunda uyarıyor.
"De ki; Yeryüzünde dolaşın da daha
öncekilerden ortak koşanların sonunun nasıl
olduğuna bir bakın."
Yeryüzünü gezdiğinizde gördüğünüz gibi aynı
yolu izleyenlerin akıbetleri hep aynıdır.
DOSDOĞRU DİN BUDUR
Bu ayetlerde, izleyenlerin sapıtmadığı
başka bir yol, yönelenlerin rüsvay olmadığı
başka bir ufuk gösteriliyor: