33- İnsanlara bir zarar dokundu mu, Rabb'lerine yönelerek
O'na yalvarırlar. Sonra Rabb'leri, onlara kendinden bir
rahmet tattırınca, hemen onlardan bir grup, Rabb'lerine
ortak koşarlar.
34- Böyle yaparlar ki kendilerine verdiğimiz nimete
karşı nankörlük etsinler. Haydi! Biraz eğlenin
bakalım, yakında sonunuzun ne olduğunu bileceksiniz.
35- Yoksa onlara ortak koşmalarını söyleyen bir
delil mi indirdik?
36- Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız
zaman sevinirler. Şayet yaptıklarından dolayı
başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitsizliğe
düşerler.
37- Görmediler mi, Allah dilediğine rızkı
genişletiyor da, daraltıyor da. Şüphesiz inanan
bir toplum için bunda ibretler vardır.
Değişmez bir değere dayanmayan ve bilinen
doğru bir yolda yürümeyen insan nefsinin görünümü.
Geçici etkilenimler, değişik tasarımlar, olaylar
ve akımlara bağlı serkeşlikler arasında
sallantıdaki görünümü. İnsanlar kendilerine bir
zarar dokunduğunda Rabb'lerini hatırlıyorlar. Ve
kendisinden başka tutunacak şey bulamayan, O'na dönüşün
dışında kurtuluşu olmayan güce sığınıyor.
Fakat bu, üzüntünün zorluğun kalkmasına kadar sürüyor.
Allah onlara katından bir rahmet
tattırdığında ise, "Onlardan bir grup,
Rabb'lerine ortak koşarlar." O grup kendilerine
doğru yolu gösteren bir inanca ve doğru bir yönteme
dayanmayanlardır. Rahatlık, onları Allah'a
sığındıran zorunluğu
kaldırmış, O'na döndüren zorunluğu
unutturmuştur. Bu durum onları, Allah'ın
verdiği hidayet ve rahmete karşı şükür
yerine küfre sevk etmiştir.
Peygamberimizin mesajı, karşısına dikilen müşriklerin
şahsında bu grup hemen tehdit ediliyor. Grubun,
onların şahsında tehdidine bağlı olarak
hitap onlara yönelerek, onların "Haydi! Biraz
eğlenin bakalım yakında sonunuzun ne olduğunu
bileceksiniz."
Hemen anında yöneltilen bu tehdidin ardından
Allah'ın nimet ve rahmetini bırakıp küfre düştükleri,
şirke ilişkin dayanaklarının
tutarsızlığını vurgulamak için onlara
sorular yöneltiyor.
`Yoksa onlara ortak koşmalarını söyleyen bir
delil mi indirdik?"
Allah'dan gayrısından, akidesine ilişkin bir
şey alması insana yakışmaz. Öyle ise;
tutturduğunuz bu şirkin gerekliliğine bu hüccet mi
indirmişiz size? Bu, dayanaksız şirk
inancının tutarsızlığını açığa
çıkaran, ayıplayan ve alaya alan bir soru. Diğer
yandan soru, inanç ilkelerinin Allah katından inmiş
olması gerektiği, aksi taktirde güdük kalacağına
da açıklık getirmektedir.
Kur'an ilerleyerek, insan psikolojisinin rahatlık
durumunda basitliğe kayan ve yanılgıya düşen,
zorlukla karşılaştığında ise
umutsuzluğa kapılan başka bir yönüne
ışık tutuyor.
"Biz insanlara bir rahmet
tattırdığımız zaman sevinirler.
Şayet yaptıklarından dolayı
haşlarına bir kötülük gelirse, hemen ümitsizliğe
düşerler." İfadeden
anlaşıldığına göre, bu her durumda yaptıklarını
ölçebilen değişmez bir çizgi ve hayatta karşılaşılan
değişimlere bağlı olarak nefsin görünümüdür.
Burada "insanlar" sözüyle o çizgiye bağlı
olmayan ve o ölçütü kullanmayanlar kastedilmektedir. Çünkü
onlar bir rahmetle karşılaştıklarında
onun kaynağı ve hikmetini unutturan düşüncesizlik
tavrıyla seviniyor, havalara uçuyor ve kendinden geçiyorlar.
Sonra da iyiliği verene şükretmiyor ve iyiliğin içerdiği
denemenin farkına varmıyorlar. Yaptıklarına
bağlı olarak Allah'ın iradesi onları
yakalayıp kötü bir durum tattırdığında
da Allah'ın zorlukla denemesindeki hikmetine karşı
körleşiyorlar, Allah'ın zorluğu
kaldıracağı ve rahmetle mükafatlandıracağına
ilişkin tüm ümitlerini yitiriyorlar. Bir, Allah'la ilişkisi
kesilmiş, O'nun yasalarını kavrayamayan ve
hikmetini anlayamayan kalplerin durumudur. İşte o "bilmeyenler"
bunlardır. Sadece dünya hayatının dış görünüşünü
bilenler!
Bu tasviri, durumlarının garabetini, kısa görüşlülüklerini
ve sağduyudan yoksun olduklarını ortaya koyan bir
soru izliyor. Aslında darlık-bolluk meselesi,
değişmez bir yasaya bağlı olup Allah'ın
dilemesinden kaynaklanır. Rahmetiyle nimetlendiren ve
zorlukla deneyen, koyduğu yasalar ve hikmetinin
gerektirdiği doğrultuda rızkı genişletip
daraltan O'dur. Her an yaşanan olgu budur. Fakat onlar görmüyorlar.
"Görmediler mi, Allah dilediğine rızkı
genişletiyor da, daraltıyor da."
Dolayısıyla genişlediğinde sevinip
şımarmanın azaldığında ise,
ümitsizliğe kapılmanın anlamı yoktur. Bunlar
Allah'ın hikmeti doğrultusunda, insanları
değişmiş olarak etki altına alan
durumlardır. Onlar, mü'min kalbi için her şeyin
Allah'a bağlı olduğu, yasanın sürekliliği
ve durumlarının değişikliğine
karşın sistemin değişmez olduğunu gösteren
kanıtlar içerir:
"Şüphesiz inanan bir toplum için bunda ibretler
vardır."
Rızkı genişletip daraltan ve dilediği
doğrultuda veren ve engelleyen Allah olduğuna göre,
insanlara mallarının artma ve kazanma yolunu açıklayanın
da Allah olması gerekir. Mallarının
artması, kazanması, onların sanıları
doğrultusunda değil, Allah'ın onlara gösterdiği
doğrultuda olacaktır.