Bu ifadenin gölgesi altında nefesler kesiliyor, sesler
korkudan kısılıyor, el ayak hareketsiz kalıyor.
Yokoluşun gölgesi bütün canlıları kaplıyor,
bütün hareketleri kuşatıyor, göklerin ve
yeryüzünün ufuklarını sarıyor. Yüce Allah'ın
kalıcı ve kerem saçıcı varlığı
vicdanları, vücudun tüm organlarını zamanı,
mekânı gölgesi altına alıyor, tüm varlık
alemini ululuğun ve saygınlığın örtüsü
altına alıyor.
İnsanın dili ve kalemi bu tabloyu tasvir edemez,
Kur'an'ın bu ifadesine hiçbir şey ekleyemez. Bu ifade
insan vücudunun bütün organlarına ürpertili bir sükunet,
kapsayıcı bir yücelik, korku dolu bir suskunluk
dolduruyor. Gözlerimizin önünde her tarafı bomboş
bırakan bir yokoluş, hareketten eser bırakmayan
koyu bir ölüm tablosu canlandırıyor. Hareket ve
hayatla dolup taşan şu evrende artık hiçbir kımıldama
yoktur. Bu tablo aynı zamanda sürekli kalıcılık
realitesini gözlerimizin önünde canlandırır, bu
realitenin damgası insan idrakine vurulur. Gerçi insan,
hayatının deneyimleri içinde böyle bir realiteye, yani
sürekli kalıcılık gerçeğine
yabancıdır, ama bu şaşırtıcı
Kur'an ifadesini okurken onu derinliğine kavrar.
Bu derin dokunuşun arkasından bildiğimiz
değerlendirme ayeti ile yüzyüze geliyoruz. Yüce Allah bu
realitenin evrene yerleşmesini, yani evrendeki her şeyin
yok oluşunun arkasından sadece Allah'ın keremli ve
yüce varlığının kalmasının
pratiğe yansıtılmasını cinlere ve
insanlara yönelik bir nimet sayarak onların dikkatlerini bu
nimete çekiyor. Okuyalım:
Peki, Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?"
Bu bir nimettir. Daha doğrusu öbür bütün nimetlerin
temelini oluşturur. Çünkü bütün bu varlıklar, o
kalıcı varlıktan, O'nun yasalarından, O'nun düzeninden
ve kendine özgü niteliklerinden kaynaklanır. Bu
varlıklara ilişkin yasalar, değer
yargıları, akıbetler, ödüller ve cezalar da bu
kalıcı varlığa dayanır' Tüm varlıkları
yaratan, yoktan var eden O "sürekli canlı"dır.
Herşeyi koruyan, gözeten de O'dur. Hesaba çeken, ödülleri
ve cezaları belirleyen de O'dur. Sürekli kalıcılık
ufkundan ölümcül, fanilik alanını denetim
altında tutan da O'dur. O halde bütün nimetler bu "sürekli
kalıcılık" realitesinden kaynaklanır. Bu
alemin varlık sahnesine çıkışı ve düzenli
işleyişi bu gerçeğe, yani yokoluşun, geçiciliğin
ötesindeki "sürekli kalıcılık" gerçeğine
dayanır.
Ölümcül ve geçici alemin ötesindeki "sürekli kalıcılık"
gerçeğinden bir başka gerçek doğar ki, o da
şudur: Bütün ölümcül (fani) yaratıklar,
varoluşlarının devamını sağlayacak tüm
ihtiyaçları için o tek, eşsiz, ortaksız, ihtiyaçsız,
yüce diriye yönelirler.