36- Kendilerine kitap gönderdiğimiz kimseler, sana
indirilen mesajı sevinçle karşılarlar. Fakat
karşıt gruplar içinde bu mesajın bir bölümünü
inkâr edenler vardır. Onlara de ki; "Bana Allah'a
kulluk etmem, O'na ortak koşmamam emredildi; O'na çağırırım
insanları; O'nadır dönüşüm.
37- Bunun yanısıra biz onu Arapça bir hüküm
sistemi olarak indirdik. Eğer sana gelen bu bilgiden sonra
onların keyfi arzularına uyacak olursan, seni
Allah'ın elinden kurtaracak bir destekçi, bir koruyucu
bulamazsın.
38- Biz senden önce de nice peygamberler gönderdik, onlara da
eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadıkça
hiçbir peygamber mucize göstermeye yetkili değildir. Her
belirli sürenin, her dönemin ayrı bir kitabı
vardır.
39- Allah dilediği hükmü yürürlükten kaldırır,
dilediğini de yürürlükte tutar. Ana kitap O'nun katındadır.
40- Kâfirlere yönelttiğimiz bazı tehditleri sana göstersek
de ya da daha önce canını alsak da senin görevin mesajımızı
duyurmaktır, insanları hesaba çekmek bize düşer.
Dinlerine bağlılıkta samimi olan bir grup kitap
ehli bu Kur'an'da tevhid inancının temel
kurallarını doğrulayan kanıtlar bulurlar.
Aynı şekilde bu Kur'an'ın kendisinden önce gelmiş
dinleri ve bu dinlerin kitaplarını da
tanıdığını bu dinlerin önemsendiğini,
takdir edildiğini ve Kur'an'ı kerimin Allah'a inanan
herkesin etrafında birleştiği bağı ön
plana çıkardığını görürler. Bu yüzden
sevinirler ve Kur'an'a inanırlar. Burada yer alan `sevinç'
kelimesi tertemiz gönüllerde meydana gelen psikolojik bir olayı
ifade etmektedir. Kuşkusuz bu, gerçekle buluşmanın,
sahip oldukları tevhid inancının
doğruluğuna olan inancın artmasının ve
yeni kitabın bu inancı güçlendirmesinin neden olduğu
bir sevinçtir.
"Fakat karşıt gruplar içinde bu mesajın
bir bölümünü inkâr edenler vardır."
Bu gruplar ehli kitaptan ve müşriklerden
oluşmaktadırlar. Ama ayet-i kerime bu grupların
kitabın hangi kısmını inkâr ettiklerinden
söz etmiyor. Çünkü burada güdülen amaç, inkârı sözkonusu
edip reddetmektir:
"Onlara de ki; "Bana Allah'a kulluk etmem, O'na ortak
koşmamam emredildi, O'na çağırırım
insanları; O'nadır dönüşüm."
Sadece O'na kulluk edilir, yalnızca O'na davet edilir ve dönüş
de O'nadır. Yüce Allah Hz. Peygambere -salât ve selâm
üzerine olsun- kitabın bir kısmını inkâr
edenlere karşı kendi hareket metodunu açıkça ilan
etmesini emretmiştir. Bu durumda Hz. Peygamber -salât ve
selâm üzerine olsun- Rabbi tarafından kendisine indirilen
kitaba eksiksiz bir şekilde sarılmakla emr
olunmuştur. Bu tutumuna isterse bütün ehli kitap sevinsin.
İsterse bir kısmı hoşlanmasın... Çünkü
Hz. Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- indirilen kitap
insanların hayatını yönlendirecek son hükümleri
içermektedir. Bu kitap Arapça indirilmiş ve tamamen
anlaşılır bir kitaptır. Madem ki, inanç
sistemine ilişkin son hükümleri bu kitap içermektedir, o
halde başvuru kaynağı da bu kitap olacaktır.
"Bunun yanısıra biz onu Arapça bir hüküm
sistemi olarak indirdik. Eğer sana gelen bu bilgiden sonra
onların keyfi arzularına uyacak olursan, seni
Allah'ın elinden kurtaracak bir destekçi, bir koruyucu
bulamazsın."
Çünkü kesin bilgi sana gelen kitaptır. Diğer
grupların uydukları ise, bir bilgiye ya da kesin bir
kanıta dayanmayan heveslerin ürünü ilkelerdir. Hz.
Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun yönelik bu tehdit,.bu
gerçeğin iyice belirginleşmesinde son derece açık
bir mesaj niteliğindedir. Bu da gösteriyor ki, Allah'ın
indirdiği kitaptan sapmak, hoşgörüyle karşılanmayacak
bir davranıştır. Bu kişi peygamber de olsa...
Ama Hz. Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- böyle bir
sapma tehlikesini yaşamaktan uzaktır.
Şayet kendilerine gönderilen peygamberin insan oluşuna
itiraz ediyorlarsa, bilmelidirler ki, gönderilen diğer bütün
peygamberler de biter insandı:
"Biz senden önce de nice peygamberler gönderdik, onlara
da eşler ve çocuklar verdik."
Yok eğer itirazları Peygamberin -salât ve selâm
üzerine olsun- kendilerine elle tutulur bir mucize
getirmemesinden kaynaklanıyorsa, böyle bir şey getirmek
peygamberin yetkisinde değildir. Sadece yüce Allah böyle
bir mucize gösterebilir:
"Allah'ın izni olmadıkça hiçbir peygamber
mucize göstermeye yetkili değildir."
Yüce Allah bir hikmet uyarınca ve dilediği zaman
mucizeler gönderir... Şayet Hz. Peygambere indirilen kitapla
ehli kitabın uyduğu kitaplar arasında varolan
ayrıntılara ilişkin farklılıktan
kaynaklanıyorsa itirazları, o zaman bilmelidirler ki,
her dönemin bir kitabı var ve bu da son kitaptır:
"Her belirli sürenin, her dönemin ayrı bir
kitabı vardır."
"Allah dilediği hükmü yürürlükten kaldırır,
dilediğini de yürürlükte tutar. Ana kitap O'nun katındadır."
Hikmeti uyarınca dilediğini siler. Yararlı
olanı da yerinde bırakır. Asıl kitap O'nun
katındadır. Ve bu kitap yüce Allah'ın sildiği
ve yerinde bıraktığı tüm hükümleri
içermektedir. Kitabın tümünü ortaya koyan O dur. Kitap
üzerinde hikmeti uyarınca dilediği tasarrufta bulunma
yetkisine sahiptir. İradesine engel olmak, itiraz etmek mümkün
değildir.
İster yüce Allah, Peygamberi -salât ve selâm üzerine
olsun- hayattaykën onlara vadettiği kimi azapları
başlarına indirsin, isterse bundan önce peygamberin canını
alsın değişen bir şey yoktur. Bu durum ne
peygamberliğin ne de ilahlığın özelliğini
değiştirmez.
"Kâfirlere yönelttiğimiz bazı tehditleri sana
göstersek de ya da daha önce canını alsak da senin görevin
mesajımızı duyurmaktır, insanları hesaba
çekmek bize düşer."
Bu kesin direktif bir açıdan davanın ve davetçilerin
özelliklerini de ortaya koymaktadır. Kuşkusuz
Allah'ın dinine davet edenlerin, her aşamada davetin yükümlülüklerini
yerine getirmekten başka bir görevleri yoktur. Davayı
Allah'ın dilediğinden başka bir tarzda
sunmaları da görevleri değil... Aynı şekilde
hareketin gidişini ve adımlarını
hızlandırmak da onlara düşmez. Yüce Allah'ın
görünüşte onlara yenilgi ve bir süre yeryüzünde zayıflık
takdir ettiğini gördüklerinde gevşememelidirler,
karamsar olmamalıdırlar. Onlar davetçidirler ve
davetçiden başka bir şey değildirler.
HÜSRANA UĞRAYANLAR
Yüce Allah'ın güçlü elinin eserleri, çevrelerinde açıkça
görülmektedir. Allah birtakım milletleri zengin kılar,
onlara güç, kuvvet ve hükümranlık verir. Bu milletler
şımardıklarında, küfrü benimseyip dejenere
olduklarında yüce Allah güçlerini, zenginliklerini ve
nüfuzlarını ellerinden alır. Daha önce göz kamaştırıcı
bir otoriteye ve geniş bir etkinliğe sahipken
onları ufak bir toprak parçasına mahkum eder. Yüce
Allah onların bu şekilde perişan olmalarına hükmettiği
zaman hiç kimse bu hükmünden dolayı O'nu sorgulayamaz ve
bu hüküm kesinlikle uygulanacaktır. ( Ayetin belirgin
anlamı şudur. "Kur'an'ı bilimsel açıdan
tefsir etme" iddiasında olanların yeryüzünün
çevresinin kutuplarda basık, buna karşın ekvator
çizgisine doğru şişkin olduğuna ilişkin
geveledikleri zırvalarla bir ilgisi yoktur. Kur'an
ayetlerinin akışı ibarelerin anlamını
belirler. Kur'an'ın tabiatım kavramadan, O'nun
sunuş tarzım net bir şekilde görmeden bu konularda
çeşitli uydurmalar geveleyip duranlar Allah'dan
korkmalıdırlar.)