19- Rabbin tarafından sana indirilen mesajın gerçek
olduğunu bilen kimse hiç kör ile bir olur mu? Ancak sağduyu
sahipleri öğüt alırlar.
Rabbin tarafından sana indirilen kitabın gerçek olduğunu
bilenin karşıtı, bunu bilmeyen değildir.
Aksine karşıtı `kör'dür bunun. Kalpleri uyarmak
ve iki karşıt arasındaki farkı
somutlaştırmak için uygulanan eşsiz bir ifade
tarzıdır bu. Bu aynı zamanda gerçeğin
ifadesidir de. Abartma, olduğundan fazla gösterme ya da saptırma
sözkonusu değildir. Çünkü bu büyük ve net gerçeği
bilmemenin nedeni, ancak körlük olabilir. Körden başkasına
gizli değildir bu gerçek. Bu büyük gerçek karşısında
insanlar iki gruba ayrılırlar;
a) görenler, dolayısıyla bilenler, b) körler, dolayısıyla
bilmeyenler.
Körlük ise; basiretin kapanması, algılama
yeteneğinin körelmesi, kalplerin kilitlenmesi, ruhlardaki
bilgi meşalesinin sönmesi ve aydınlığın
kaynağından kopması anlamındadır.
"Ancak sağduyu sahipleri öğüt alır."
Kavrama yeteneğine sahip akılları ve kalpleri
vardır bunların. Gerçeği anlar ve ibret
alırlar. Gerçeğin kanıtlarının
farkına varıp düşünürler.
Ve bunlar akıl sahiplerinin sıfatlarıdır.
20- Onlar Allah'a verdikleri sözü tutarlar, anlaşmalarını
bozmazlar.
Allah'la yapılan sözleşme geneldir, tüm sözleşmeleri
içine alır. Allah'la yapılan anlaşma da öyle...
Bütün anlaşmaları kapsayan genel bir
anlaşmadır. Bütün sözleşmelerin
dayanağı olan en büyük sözleşme, iman sözleşmesidir.
Bütün anlaşmaların odak noktası da bu imanın
gereklerini yerine getirme anlaşmasıdır.
İman sözleşmesi hem eski hem de yeni bir sözleşmedir.
Bu sözleşme, varlık bütününü yönlendiren yasaya bağlıdır.
Varlığı meydana getiren iradenin tekliğini,
irade sahibi yaratıcının birliğini ve sadece
O'nun ibadete layık olduğunu doğrudan doğruya
algılayan insan fıtratı kadar eskidir. Bu,
aynı zamanda insanoğullarının
sırtlarında yeralan zürriyetleri ile yapılan bir
anlaşmadır da. Tefsirde benimsediğimiz görüş
budur. Sonra bu sözleşme peygamberlerin gelişi ile
birlikte yenilenmiştir. Yüce Allah peygamberleri bir iman
sözleşmesi gerçekleştirmek için göndermemiştir.
Tersine peygamberleri var olan sözleşmeyi yenilemeleri,
hatırlatmaları, ayrıntılarını ortaya
dökmeleri, salih ameli, insana yaraşır bir hayat
tarzı ve sadece eski antlaşmayı gerçekleştiren
yüce Allah'a yönelmeyi., birlikte O'nun egemenliğine
girmeyi ve O'ndan başkasının egemenliğini
tanımamanın gereklerini açıklamaları için
göndermiştir.
Artık insanlarla yapılan sözleşmeler , onlarla
gerçekleştirilen antlaşmalar ilahi sözleşmeye,
Rabbani anlaşmaya dayanacaktır. Bu anlaşma ve sözleşmenin
bir peygamberle ya da insanlardan biriyle gerçekleştirilmesi
farketmez. Yakın ya da uzak biri olması, ferd ya da
toplum olması durumu değiştirmez.
Dolayısıyla ilk sözleşmeye riayet eden diğer
sözleşmelere de riayet eder. Çünkü sözleşmeye
riayet etmek farzdır. Anlaşmanın yükümlülüklerini
üstlenen biri, insanlara ilişkin olarak kendisinden istenen
şeyleri de yerine getirir. Çünkü bu da anlaşmanın
maddeleri arasında yer alır.
İşte hayat binasının önemli dayanaklarından
biri olan bu gerçek birkaç kelime ile bu şekilde
belirginleştiriliyor: