O |
Ra´d
|
O |
|
17- Allah, gökten su indirdi ve yataklarının
kapasitesi ile ölçülü büyüklükte dereler akıttı.
Akan sel, yüzeyinde köpük taşır. Süs ya da kullanım
eşyası yapmak amacı ile ateşte
erittiğiniz madenlerin de buna benzer köpükleri, cürufları
vardır. Allah, hak ile batılı bu örnek aracılığı
ile anlatır. Köpük, havaya uçup gider; fakat insanlara
yarar sağlayan kısım yerde kalır.
İşte Allah, böylesine örnekler verir.
Gökten vadilere kadar dolup taşacak suyun indirilmesi, geçen
sahneye egemen olan şimşekli, gök gürlemeli ve bulutlu
havayla uyum oluşturmaktadır. Bu
aynı zamanda
evrensel sahneyi de bütünlemektedir. Zaten surenin ele aldığı
sorunlar, içerdiği konular bu evrensel atmosferde geçmektedir.
Aynı şekilde bu da tek ve her zaman üstün gelen yüce
Allah'ın gücüne tanıklık etmektedir. Derelerin
bir ölçü içinde, hesaplı, programlı, kapasiteleri ve
ihtiyaçları kadar su akıtmaları yüce yaratıcının
her şeyi kapsayan planlamasını ve takdirini gözler
önüne sermektedir. Bu da surenin ele aldığı
sorunlardan biridir. Bu ve o, sadece yüce Allah'ın
niteliğindedir. Bu örnek insanların her zaman için
gördükleri ama dikkat etmeden geçip gittikleri bizzat kendi
hayatlarından bir örnektir.
Su gökten iner ve derelerde akar. Yolunda birikmiş
çerçöpleri önüne katıp götürür. Böylece suyun
üzerinde bir köpük tabakası oluşur. Zaman zaman bu köpük
suyun üzerini tamamen kapatır. Yumuşak, beyaz ve
kabarık bir köpüktür bu. Ne var ki, aslında
çerçöpten oluşmaktadır. Ama bu köpüğün altında
su, sessiz sedasız akıp gitmektedir. Bu sudur, iyilik ve
hayat kaynağı... Tıpkı süs eşyası
ya da hayat için gerekli olan kap kacak ve araç gereç yapmak
için eritilen altın, gümüş, demir ve kurşun
madenleri gibidir. Bu madenler eritilirken, üzerlerinde bir tortu
oluşur. Bu tortu asıl madeni tamamen örter. Ama
tortudur bu, az sonra gidecek geride saf maden kalacaktır.
Hayat sahnesindeki hak ile batılın durumu da
tıpkı bunun gibidir. Batıl her tarafı kaplar,
üstün görünüp kabardıkça kabarabilir. Gelişip her
tarafı sarabilir. Ama köpükten ya da tortudan başka
bir şey değildir. Çok geçmeden bir gerçekliği
olmadığı, kalıcı bir şey
olmadığı ortaya çıkacaktır. Ama hak, hep
sessiz ve sakindir. Hatta kimi zaman bazıları
hakkın köşesine çekildiğini, bozulduğunu,
kaybolduğunu, hatta ölüp gittiğini sanabilir. Fakat
hak, hayat kaynağı olan su gibi, saf maden gibi yeryüzünde
insanların yararı için hep varlığını
sürdürecektir. "İşte Allah böylesine örnek
verir." Davaların , düşüncelerin, söz ve davranışların
mahiyetini doğuracağı sonuçları bu
şekilde belirler. O bir ve her şeyden üstün olan, karşı
konulmaz bir güce sahip yüce Allah'dır. O'dur evrenin ve
hayatın gidişini planlayan; görüleni ve görülmeyeni,
hak ve batılı, kalıcı olanı, geçici olanı
bilendir.
Allah'ın çağrısına olumlu
karşılık veren kimse en güzel şekilde
ödüllendirilir. O'nun çağrısına olumlu
karşılık vermeyenler ise, ödleri patlatan bir
korkuyu hakederler. Her biri dünya dolusu mala, bir o kadar daha
mala sahip olup, bunları vererek bu korkudan kurtulmayı
ister. Ama bundan kurtulmaları mümkün değildir. Bu
tutum yaptıkları yanlış hesaptan
kaynaklanmaktadır. Bu yüzden onların yatakları
cehennemdir. Ne kötü yataktır bu!
18- Rabblerinin çağrısına olumlu cevap
verenlere karşılıkların en güzeli verilir.
O'nun çağrısına olumlu karşılık
vermeyenlere gelince, eğer dünyada bulunan her şey, bir
kat fazlası ile ellerinde olsa, bütün bunları
kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. Böylelerini kötü bir
hesaplaşma işlemi bekliyor, varacakları yer
cehennemdir; orası ne fena bir barınaktır!
Allah'ın çağrısına olumlu
karşılık verenler ile, olumsuz
karşılık verenler birlikte anılıyorlar. Güzel
ödül de kötü azaba ve en kötü yatak olan cehenneme karşılık
olarak yer alıyor... Surenin metodu ve değişmeyen
ifade yöntemi bunu gerektiriyor çünkü.
Surenin birinci bölümünde, evrenin ufuklarından,
bilinmez gaybın derinliklerinden ve insan ruhunun kuytu köşelerinden
sunduğu dehşet verici sahnelerden sonra, ikinci bölüm,
vahiy ve peygamberlik, Allah'ın birliği ve sahte
tanrıları anlatan konuları ile mucize bekleme ve
tehditlerin çabucak yerine getirilmesini isteme sorunları
etrafında ince, yumuşak, tasvirli, insan ruhuna ve
aklına yönelik fırça darbeleri ile başlıyor.
Bu da surenin genelde ele aldığı sorunları
irdeleme amacı ile çıkılan yeni bir gezintidir.
Bu gezinti imanın ve küfrün tabiatına yönelik bir
dokunuşla başlıyor. Buna göre iman bilgi, küfür
ise körlüktür. Bu dokunuşla birlikte mü'minlerle
kâfirlerin tabiatları ve her iki grubun
ayırıcı özellikleri de belirginleşiyor. Bunu,
kıyamet sahnelerinden biri izliyor. Bu sahnede birinciler
mutluluk içinde yaşarken, sonrakiler azap içinde kıvranıyor.
Bu arada rızkın genişletilip
daraltılmasına, her iki durumun da yüce Allah'ın
iradesine bağlanmasına değiniliyor. Allah'ı
anmakla huzur bulan gönüllerle çıkılan bir gezinti
anlatılıyor. Sonra nerdeyse dağları yürütecek,
yeri yaracak, ölüleri konuşturacak Kur'an'ın bir
niteliğine değiniliyor. Bunun yanında kâfirlerin
başlarına ya da yurtlarının yakınına
isabet eden kimi felaketlere değiniliyor. Bu arada sahte
tanrılar adına girişilen komik bir
tartışma dile getiriliyor. Bir de geçmişlerin
akıbetlerine ve yaşadıkları yeryüzünün
etrafının gitgide kısaltılmasına
değiniliyor. Bütün bu değinmeler peygamberlik kurumunu,
bu arada Hz. Peygamberi -salât ve selâm üzerine olsun
yalanlayanlara yönelik bir tehditle noktalanıyor.
Onların önceden belirlenmiş bir akıbete
uğrayacakları vurgulanıyor.
Bu yüzden bakıyoruz ki, surenin ilk bölümünde yer alan
ardışık vurgular ve uyarıcı balyozlar,
duyguları surenin ikinci bölümünde yer alan konulara ve
sorunlara hazırlıyor. Bu sayede duygular ele alınan
konuları kavrayacak konuma getiriliyor. Surenin her iki bölümü
yek diğerini bütünlemektedir. Her iki bölüm de aynı
hedefe yönelik ve aynı sorun etrafındaki
mesajlarını ve vurgularını, duygulara
doğru akıtmaktadırlar.
Ele alınan ilk sorun vahiy sorunudur. Surenin
başlarında bu soruna değinilmişti. Burada ise
bir kez daha yepyeni bir üslupla ele alınıyor.
|
|
O |
|
O |
|