Şu uçsuz bucaksız evrende insan tek başına
değildir. Çevresinde sağında, solunda, üstünde,
altında,bakışının ve hayalinin
uzandığı her yerde, farklı özelliklere, değişik
görüntü ve şekillere sahip yüce Allah'ın
yarattığı kardeşleri, yoldaşları
vardır. Bu varlıklar farklı özellik ve yapılara
sahip olmakla beraber Allah'ı anma noktasında
buluşurlar, O'na yönelirler. O'nu överek noksanlıklardan
tenzih ederler.
Kuran insanı, çevresinde yer alan Allah'ın
sanatına, göklerde ve yerde yarattıklarına bakmaya
yöneltiyor. Çünkü bu varlıklar Allah'ı överek
noksanlıklardan tenzih ediyorlar, ondan korkuyorlar. Yine
Kuran insanların özellikle her gün gördükleri bir sahneye
dikkatlerini çekiyor. Bu, havada saf tutarak süzülen ve Allah'ı
överek noksanlıklardan tenzih edén kuşların
sahnesidir.
"Bu varlıkların tümü, Allah'a nasıl dua
edeceğini, O'na nasıl noksanlıklardan tenzih
edeceğini bilir."
Sadece insandır, Rabbini noksanlıklardan tenzih
etmeyen. Oysa varlıklar içinde öncelikli olarak Allah'a
inanması, O'nu noksanlıklardan tenzih etmesi O'na
yalvararak dua etmesi gereken insanoğludur.
Evren tümüyle bu sahnede ürpererek yaratıcısıysa
yönelen, onu överek tesbih eden, O'na dua eden bir durumda
canlandırılıyor: Aslında evren özü, yapısı
itibariyle, kendisine hükmeden yasalarda somutlaşan yüce
yaratıcının iradesine uyması itibariyle de
sahnede canlandırıldığı durumdadır.
İnsan şeffaflaştığı zaman,
duygulanışla algıladığı bu sahneyi görür
gibi kavrar. Bu evrenin Allah'ın tesbih edişinin
yankılarını, çınlamalarını
işitir. Bütün varlıkların bu duaya, bu
fısıltıya katıldığını
işitir. İşte Muhammed b. Abdullah -salât ve selâm
üzerine olsun- yürürken ayaklarının altındaki
çakıl taşlarının Allah'ı tesbih
edişlerini bu şekilde işitirdi. Bu