O |
Nür
|
O |
|
30- Mü'min erkeklere gözlerini harama bakmaktan sakındırmalarını
ve mahrem yerlerini korumalarını söyle. Bu onlar için
en güvenceli arınma yoludur. Hiç şüphesiz onlar ne
yaparsa Allah ondan haberdardır.
31- Mü'min kadınlara de ki; gözlerini harama bakmaktan
sakındırsınlar, mahrem yerlerini korusunlar.
Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini
teşhir etmesinler. Baş örtülerinin uçlarını
yaka altlarına kadar sarkıtsınlar. Süslerini ve
cazibelerini kocalarından, babalarından,
kayınbabalarından, öz oğullarından, üvey oğullarından,
erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin
oğullarından, kız kardeşlerinin
oğullarından, müslüman kadınlardan, elleri
altındaki kölelerden, cinsel arzuları sönmüş
erkek hizmetçilerden, kadınların avret yerlerinin henüz
farkında olmayan erkek çocuklarından başka hiç
kimseye göstermesinler. Yabancı bakışlardan
gizledikleri süsleri ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak
adımlarla yürümesinler.
Ey mü'minler, hepiniz tövbe ederek Allah'a yöneliniz ki,
kurtuluşa eresiniz.
İslâm, şehevi duyguların tahrik
olmadığı kan ve etten kaynaklanan dürtülerin
galeyana gelmediği tertemiz bir toplum kurmay hedefler.
Çünkü sürekli baştan çıkarılma, tahrik edilme
durumları ile karşı karşıya kalma;
giderilmeyen, hiçbir durumda tatmin olmayan şehevi
doyumsuzlukla sonuçlanır... Davet-kâr bir bakış,
baştan çıkarıcı bir hareket, gösterişli
bir takı ve çıplak bir beden... Bütün bunlar bu çılgın
hayvani doyumsuzluğu azdırmaktan, sinir ve irade
dizgininin elden çıkmasına neden olmaktan başka
sonuç doğurmazlar. Bundan sonra, ya hiçbir sınır
tanımayan cinsel anarşizm, ya da baştan çıkarılmasına,
tahrik edilmesine rağmen tatmin olmasına engel
olmanın doğurduğu sinirsel hastalıklar,
psikolojik kompleksler... Bu ise hiç kuşkusuz işkence
kadar acı verir insana...
Her türlü pislikten arınmış bir toplum kurmak
için islâmın başvurduğu yöntemlerden biri, bu kışkırtıcı
ve baştan çıkarıcı
davranışların önüne geçmek, iki cins arasındaki
derin fıtri arzuyu, doğal gücünde ve yapay kışkırtmalarla
harekete geçirmeksizin sağlıklı halinde
bırakmak ve bu arzuyu güvenilir ve temiz bir yerde tatmin
etmektir.
Bir zamanlar, karşı cinslerin serbestçe bakışıp
konuşmalarının, rahatça birarada bulunmalarının,
zevkle oynaşmalarının, baştan çıkarıcı
gizli yerleri kolaylıkla görebilmelerinin, insanların
deşarj olmalarını, rahatlamalarını,
tutsak arzularının serbestçe tatmin olmalarını,
onların içe kapanmaktan, ruhsal komplekslerden korunmalarını,
cinsel baskının şiddetinin ve onun ötesinde güven
vermeyen olumsuz tepkilerin hafiflemesini sağlayacağı
düşüncesi yaygınlaşmıştı.
Bu düşünce özellikle Freud'inki insanın kendisini
hayvandan ayrılmasını sağlayan özelliklerden
soyutlanması, çamura batmış hayvansallık düzeyine
indirilmesi temeline dayalı bazı materyalist teorilerin
yayılmasının ardından
yaygınlaşmıştı. Ne var ki, bu düşünceler
teorik birer varsayımdan öteye geçememişlerdir. Her türlü
toplumsal, ahlaki, dini ve insani bağdan
soyutlanmışlığın, serbestliğin son
noktasına kadar sağlandığı ülkelerde bu
teorilerle çelişen, onları temelden çürüten olayları
bizzat gözlerimle gördüm.
Evet, açılıp saçılmaya, bütün şekil ve
görünümleri ile karşı cinslerin beraberliğine
tek bir engellemenin sözkonusu olmadığı ülkelerde,
bütün bu uygulamaların cinsel isteklerin düzene girmesini,
terbiye edilmesini sağlamadığını gördüm.
Tersine bütün bu serbestliklerin,dinmeyen, tatmin olmayan çılgın
bir doyumsuzluğa, cinsel saldırganlığa, cinsel
açlığa dönüşmüş olduğuna şahit
oldum. Cinsel ilişkilerin
sınırlandırılmasından,
yasaklanmasından, karşı cinse duyulan ilginin
engellenmesinden kaynaklandığı kabul edilen
psikolojik hastalıklara, komplekslere şahit oldum. Her türlü
cinsel sapıklığın rahatça sergilenmesine rağmen,
bu tür hastalıkların çok yaygın olduğunu gördüm.
Hiç kuşkusuz bu, herhangi bir bağ kabul etmeyen, bir
sınır tanımayan, karşı cinslerin tam
anlamıyla birbirlerine karışmış
olmalarının, her şeyin serbest olduğu iki cins
arasındaki arkadaşlığın, yollarda gezinen
çıplak vücutların, baştan çıkarıcı
hareketlerin, davetkâr bakışların,
uyarıcı sürtünmelerin ürünüdür. Ancak gözle
görülen realitenin temelden yalanladığı bu
teorileri yeniden gözden geçirme gereğini dile getiren
olayları ve kanıtları bütün çıplaklığı
ile burada sergileme imkanına sahip değiliz.
Erkek ve kadın arasındaki fıtri eğilim,
bedenin organik yapısında yer alan köklü bir eğilimdir.
Çünkü yüce Allah, yeryüzündeki hayatın
devamını ve insanın yeryüzündeki halifeliği
gerçekleştirmesini bu eğilime
bağlamıştır. Bu, sürekli bir eğilimdir,
bir süre tatmin olsa da tekrar kendini gösterir. Bu eğilimi
her zaman kışkırtmak
azgınlığını arttırır, onu
tatmin etmek için somut bir saldırganlığa iter.
Eğer tatmin olmazsa tahrik olmuş sinirler yorulur. Bu
ise, sürekli işkence etmek kadar acı verir insana.
Davetkâr bir bakış insanı tahrik eder, baştan
çıkarıcı bir hareket tahrik eder, bir gülücük
tahrik eder, erkekle kadın arasındaki bu eğilimi
çağrıştıran bir sözlü vurgu tahrik eder...
Güvenli yol ise, bu eğilimi doğal
sınırları içinde bırakacak şekilde bu tür
tahrik edici davranışları azaltmak sonra da bu
eğilimi doğru yoldan tatmin etmektir. İşte
İslâmın seçtiği yöntem budur. Bunun yanında
karakteri terbiye etme, insan enerjisini hayat için gerekli olan
başka alanlarda harcama, tek çıkış yolunun bu
tatmin şekli olmaması için sırf et ve kanın dürtülerine
cevap vermek amacı ile kullanılmaması da islâmın
bu konuda seçtiği yöntemin bir gereğidir.
Sunulan şu iki ayette, iki yönlü baştan çıkarılma,
sapma ve fitneye düşme olasılığını
en aza indirmenin örnekleri yer almaktadır.
"Mü'min erkeklere gözlerini harama bakmaktan sakındırmalarını
ve mahrem yerlerini korumalarını söyle. Bu, onlar için
en güvenceli arınma yoludur. Hiç şüphesiz onlar ne
yaparsa Allah ondan haberdardır."
Erkekler açısından gözleri harama bakmaktan sakındırmak
ruhsal bir edeptir. Yüzlerde ve bedenlerdeki güzellikleri ve baştan
çıkarıcı unsurları görme arzusunu yenme girişimidir.
Sonra, tahrik olma ve günaha girme pencerelerinden ilkini kapatma
eylemidir. Zehirli okun hedefine ulaşmasını önleme
amaçlı pratik bir çabadır.
Mahrem yerleri korumak da gözleri harama bakmaktan sakındırmanın
doğal sonucudur. Ya da iradeyi kontrol altında
tutmanın, denetim mekanizmasını uyarmanın ve
daha ilk aşamasında olan cinsel arzuyu yenmenin ikinci
adımıdır. Bu yüzden iki adım, sebep ve sonuç
olmaları ya da hem vicdan aleminde hem de pratikte
birbirlerini izleyen ve birbirlerine son derece yatkın iki
adım olmaları itibariyle bir ayette birlikte sözkonusu
ediliyorlar.
"Bu onlar için en güvenceli arınma yoludur." Duygularının
temizlenmesi için en güvenceli yoldur. Bu duyguların yasal
ve temiz yolun dışında şéhevi azgınlıklarla
kirlenmemesi, aşağılık hayvani düzeye
yuvarlânmaması için en garantili yoldur. Bu yol toplum
için, saygınlığının ve şerefinin
ayrıca teneffüs ettiği havanın korunması için
en temiz yoldur.
Onlara bu korunma yöntemini gösteren yüce Allah, onların
ruhsal ve fıtri birleşimlerini bilir,
ruhlarının ve organlarının hareketlerinden
haberdardır. "Hiç şüphesiz onlar ne yaparsa
Allah ondan haberdardır."
"Mü'min kadınlara da de ki; gözlerini harama
bakmaktan sakındırsınlar ,
mahrem yerlerini korusunlar."
Erkeklerin içlerindeki gizli fitne unsurlarını
uyaracak cezb edici kaçamak ya da baştan çıkarıcı
anlamlı bakışlarını göndermesinler.
Tertemiz bir ortamda fıtri isteklere cevap vermek için
gerekli olan helal ve iyi yolun dışında mahrem
yerlerini açmasınlar. Böylece bu yolla dünyaya gelen
çocuklar toplum ve hayatla karşı karşıya
kalırken utanç duymazlar.
"Kendiliğinden görünenleri dışındaki
süslerini teşhir etmesinler." Kadın için
süslenmek helaldir. Bu kadının fıtratından
gelen bir isteğe cevap niteliğindedir. Bütün kadınlar
güzel olmaya, güzel görünmeye meraklıdırlar. Süslenme
kavramı ise, çağdan çağa değişir. Ama süslenmenin
fıtrattaki esası tek ve değişmezdir. O da güzel
olma, güzelliği tamamlama ve bunu erkeklere gösterme isteğidir.
İslâm bu fıtri isteğe karşı çıkmaz.
Sadece onu düzene koyar, kontrol altına alır. Onu
hayatı paylaştığı erkeğe doğru
yöneltir, başkasının göremediği şeyleri
sadece ona gösterir. Bir sonraki ayette sözkonusu edilen ve bu
süsleri görmekle içlerinde şehevi duygular uyanmayan,
mahrem olmayan akrabalarında bu erkekle birlikte bazı
şeyleri görmelerinde bir sakınca yoktur.
Fakat yüz ve ellerde, kendiliğinden görünen süslerin
açıkta olmaları caizdir. Çünkü Hz. Peygamber -salât
ve selâm üzerine olsun- Hz. Ebubekir in -Allah ondan razı
olsun- kızı Esma'ya "Ya Esma, bir kadın
hayız (aybaşı hali) görmeye başlayınca (Buluğ
çağına gelince) -yüz ve ellere işaret ederek-
bunların dışında herhangi bir yerinin görünmesi
doğru değildir" (Ebu Davud rivayet etmiş ve
"mürsel" bir hadistir demiştir.) demekle el ve yüzün
görünmesinin caiz olduğunu vurgulamıştır.
"Başörtülerinin uçlarını yaka
altlarına kadar sarkıtsınlar.
Ayette geçen "Ceyb" elbisenin göğüs kısmındaki
açıklıktır.
"Khimar "ise; baş boyun ve göğüs
örtüsüdür. Bu, kadınların baştan çıkarıcı
yerlerini örtmeleri, aç bakışları
sunmamaları içindir. Kasıtsız ve ani
bakışlar da bunun içindedir. Şayet
kadının baştan çıkarıcı ve
uyarıcı yerleri açıkta olursa, Allah'tan korkanlar
bu kasıtsız ve ani bakışın devam
etmesinden veya tekrarlanmasından sakınsalar bile,
meydana gelişinden sonra içlerinde gizli bir arzu kalır.
Kuşkusuz yüce Allah, kalplerin bu tür bir bela ile
denenmesini, sınanmasını istemez.
Süs ve güzelliği göstermeye ilişkin fıtri
isteklerine râğmen bu yasaklamayla karşı
karşıya kalan ve kalpleri Allah'ın nuru ile
aydınlanan mü'min kadınlar yasağa uyma hususunda
hiçbir tereddüt göstermediler. Cahiliye döneminde kadın
-bugünkü modern cahiliyede olduğu gibi- göğsünü
pervasızca açarak erkekler arasında
dolaşırdı. Çoğu zaman boynu saç uçları
ve kulaklarındaki küpeleri de görülürdü. Yüce Allah kadınların
baş örtülerinin uçlarını boyun ve göğüslerinin
üstüne kadar sarkıtmalarını, kendiliğinden görünen
kısmı dışındaki süslerini
göstermemelerini emredince Hz. Aişe'nin -Allah ondan
razı olsun- anlattığı durumu aldılar.
"Allah ilk hicret eden kadınlara rahmet etsin. "Baş
örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar
sarkıtsınlar" ayeti inince
fistanlarını parçalayıp onunla örtündüler"
(Buhari) Safiye binti Şeybe şöyle der: Hz. Aişe'nin
-Allah ondan razı olsun- yanında bulunduğumuz bir
sırada, bazı kadınlar Kureyş
kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz
ettiler. Bunun üzerine Hz. Aişe, şöyle dedi.
"Kureyş kadınlarının üstünlüğü
inkâr edilmez, ama Allah'a andolsun ki, Ensar kadınlarından
daha iyi Allah'ın kitabını tastik edene, indirilen
hükümlere daha iyi inanana rastlamadım. Nur suresindeki "Baş
örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar
sarkıtsınlar" ayeti inince kocaları,
yanlarına dönüp yüce Allah'ın indirdiği ayeti
okudular. Her koca, karısına, kızma,
bacısına ve yakınlarına, bu ayeti okuyordu.
Onlardan hiçbiri, Allah'ın kitabında indirdiği
ayetleri tastik etmek ve imanım vurgulamak için fistanını
başına sarmadan yerinden kalkmadı. Sanki
başlarında bir karga varmış gibi örtünerek
Hz. Peygamberin arkasında yer aldılar." (Ebu Davud )
Kuşkusuz İslâm, müslüman toplumun zevkini
yükseltmiş, güzelliğe karşı olan
duyarlılığını
arındırmıştı. Artık güzellikle
istenen hayvansal özellik değildi. istenen ve
anlaşılan insani yöndü. Bedensel çıplaklığın
güzelliği, hayvansal bir güzelliktir. Her ne kadar bir
ahenk ve bir bütünleşme sözkonusu olsa da, insan bu
güzelliğe hayvansal bir duyguyla saldırır. Ama
haya unsurunun egemen olduğu güzellik ise, tertemiz bir
güzelliktir. Bu, güzelliği zevkini yücelten, onu insana
yaraşır bir duruma getiren, algıda ve hayalde onu
temizlik ve arınmışlık duygulan ile
kuşatan bu haya duygusudur.
Bugün, genel zevkin büyük düşüş kaydetmesine,
hayvansal karakterin açık saçıklık, çıplaklık
ve hayvanlar gibi azgınlaşma eğiliminin bu zevke
galip gelmesine rağmen, İslâm mü'min kadınların
saflarında aynı yüceliği yaşatmaktadır.
Çünkü onlar açılıp saçılan, hayvanın
hayvana kur yaptığı gibi kadınların
erkeklere kur yaptığı bir toplumda kendi istekleri
ile vücutlarındaki baştan çıkarıcı
yerleri örtüyorlar.
Hiç kuşkusuz bu utanma, bu sakınma duygusu fert ve
toplumun korunma yöntemlerinden biridir. Bu yüzden Kur'an,
fitneden emin olunduğu durumlarda bu korunma yönteminin
terkedilmesinde bir sakınca görmez. Bu yüzden cinsel bir
arzuyla yaklaşmayan, şehevi duyguları uyanmayan,
yakın akrabaları bu yasaklamanın
dışında tutar. Kur'an'ın genel
yasaklamanın dışında tuttuğu yakın
akrabalar şunlardır:
Babalar ve oğullar, eşlerin babalan ve
oğulları, kardeşler ve onların
oğulları, kız kardeşlerin
oğulları... Mü'min kadınlar da yasaklamanın
dışındadırlar: "müslüman kadınlardan..."
Fakat müslüman olmayan kadınlar güzelliklerini ve
cazibelerini görmemelidirler. Çünkü bu kadınlar eğer
müslüman kadınların tahrik edici yerlerini ve
ayıp yerlerini görürse gidip kocalarına,
kardeşlerine ve yakınlarına anlatırlar. Buhari
ve Müslim'de yer alan bir hadiste şöyle buyurulmaktadır.
"Bir kadın kocasına bir başka
kadının güzelliklerini görüyormuş gibi
anlatmasın." Müslüman kadınlar ise güvenilir
kimselerdir. Kocalarına, bir müslüman kadının
bedenini ve süslerini anlatmalarına dinleri engel olur.
Aynı şekilde "elleri altındaki köleler"
de bu yasaklamanın dışında tutuluyor.
Bununla sadece cariyeler kastediliyor denmiştir. Erkek köleler
de buna dahildir. Çünkü erkek köle efendisi olan kadına
karşı cinsel arzu duymaz diyenler de olmuştur.
Birincisi daha tutarlıdır. Çünkü erkek köle bir
dönem özel bir statüye sahip olsa bile bir insandır, onun
da içinde insana özgü şehevi duygular uyanır.
Ayrıca "cinsel
arzuları sönmüş erkek hizmetçiler" de
bu yasağın dışında tutuluyor. Bunlar
delilik, bunaklık, erkeklikten mahrum bulunma
iktidarsızlık gibi erkeğin kadını
arzulamasına engel olan birtakım nedenlerden dolayı
kadınlara karşı cinsel istek duymayan erkeklerdir.
Bu durumda baştan çıkarılma, günah işleme
korkusu olmaz. Bir de "kadınların avret
yerlerinin henüz farkında olmayan erkek çocuklar" bu
yasağın dışında tutuluyor. Bunlar,
kadınların bedenlerini görmekle cinsel istekleri
uyanmayan, çocuklardır. Ama her şeyin farkında
oldukları zaman, erginlik çağına
ulaşmamış olsalar bile cinselliğin bilincine
varınca onlar da yasağın kapsamına
alınıp, istisna edilen grubun dışında
tutulurlar.
Eşlerin dışında sayılan bu
grupların, göbek altından diz kapağının
altına kadar olan kısmın dışında
kadının vücudunu görmelerinde ne kendileri ne de kadın
için bir sakınca yoktur. Çünkü örtünmeyi gerektiren
fitne unsuru ortadan kalkmıştır. Koca ise
karısının tüm vücudunu istisnasız görebilir.
Bu uygulamanın amacı korunma olduğu için, ayet
fiilen türlerini göstermeseler bile mü'min kadınların
saklı süslerini açığa çıkaracak, gizli
cinsel istekleri harekete geçirecek, uyuyan duyguları
uyaracak davranışlarda bulunmalarını da
yasaklıyor:
"Yabancı bakışlardan gizledikleri süsleri
ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak adımlarla
yürümesinler."
Hiç kuşkusuz bu, insanın psikolojik
yapısına, etki ve tepkilerine ilişkin derin
bilginin ifadesidir. Çünkü kimi zaman şehvetin
uyanması bakımından hayal kurmak gözle görmekten
daha etkili olur. Kadının ayakkabısını,
elbisesini ya da takısını görmekle, bizzat kadının
vücudunu görmekten daha çok şehevi duyguları uyanan
birçok insan vardır. Yine karşılarındaki
kadından çok, hayallerinde canlandırdıkları
kadının sureti karşısında cinsel
istekleri uyanan birçok insan vardır. Bunlar günümüzde
psikiyatristlerce bilinen psikolojik hastalıklardır.
Kadının takılarının çıkardığı
sesleri duymak, süründüğü kokuları uzaktan almak,
birçok erkeğin duygularını galeyana getirir,
sinirlerini harekete geçirir, karşı
koyamadıkları azgın bir fitneye düşürür.
İşte Kur'an bütün bunların önüne geçiyor,
yollarını tıkıyor, çünkü Kur'an yüce yaratıcının
katından inmiştir. O bilir,
yarattıklarını . O latiftir, her şeyden
haberdardır.
En sonunda bütün kalpler Allah'a döndürülüyor; bu ayetler
inmeden önce işle-dikleri suçlara karşılık tövbe
kapısı açık tutuluyor.
"Ey mü'minler hepiniz tövbe ederek Allah'a yöneliniz
ki, kurtuluşa eresiniz."
Bununla, Allah'ın gözetimine, şefkat ve himayesine,
Allah bilinci ve Allah korkusu gibi hiçbir şeyin kontrol
edemediği bu derin fıtri eğilim
karşısındaki zayıflıklarından
ötürü yüce Allah'ın insanlara yönelik yardımına
ilişkin duyarlılık harekete geçiriliyor.
CİNSEL EGİLİMİN DOĞAL
TATMİNİ
Buraya kadar mesele psikolojik açıdan ve korunma amaçlı
olarak ele alınıyordu. Ne var ki, cinsel eğilim gerçek
ve reel bir eğilimdir. Bu yüzden bu eğilimin
yapıcı ve pratik bir çözümle tatmin edilmesi kaçınılmazdır.
Bu pratik çözüm; evliliği kolaylaştırmak ve bu
amaçla karşılıklı
yardımlaşmadır. Bunun yanında cinsel
birleşmeye giden diğer yolları son derece daraltmak
veya tamamen kapatmaktır:
|
|
O |
|
O |
|