Fıkıh bilginleri, bu ayetin hangi durumları
verilen hükmün dışında tuttuğu konusunda
birbirlerinden farklı görüşlere sahiptirler. Bu,
sadece son cezayı mı kapsıyor ve sadece
fasıklık sıfatını mı
kaldırıyor? Buna rağmen şahitliğinin
kabul edilmemesi sürecek mi? Yoksa tevbe etmesiyle birlikte
şahitlikleri geçerli mi olacak? İmam Malik, Ahmed ve
Şafii, iftiracı tevbe ettiği andan itibaren
şahitliği geçerli olur ve fasıklık
sıfatı kalkar düşüncesindedirler. İmam Ebu
Hanife ise; "Bu ayetteki istisna eydatı son cümleye
yöneliktir, bu yüzden zina suçlamasında bulunan kişi
tevbe ettiği zaman fasıklık niteliği kalkar
ama şahitliğinin geçersizliği devam eder"
demiştir. Şâ'bi ve Dahhak: Tevbe etse bile
şahitliği kabul edilmez. Ancak zina suçlamasında
bulunurken iftira attığını itiraf ederse, bu
durumda şahitliği kabul edilir, düşüncesindedirler.
Ben bu sonuncu görüşü tercih ediyorum. Çünkü burada
tevbenin yanında, iftiraya uğrayanın
iftiracının açık itirafı ile
aklanmasının duyurulması zorunluluğu
getiriliyor. Ancak bununla zina suçlamasının son etkisi
de silinmiş olabilir. Zina suçlamasında bulunan
kişi delil yetersizliğinden dolay cezaya çarptırılmıştır
denemez. Bu suçlamayı duyan hiç kimsenin içinde "Bu
söylenti belki de doğrudur ama suçlayan geri kalan
şahitleri bulamamıştır" düşüncesi
uyanmaz. Bu şekilde iftiraya uğramış
kişinin ırzı aklanmış ve yasal açıdan
sonra düşünce açısından da itibari iade
edilmiş olur. Sonra, yaptığı iftirayı
itiraf ederek tevbe