İster ruhların eğitiminde, ister toplumun
oluşturulmasında, ister bu toplumun kanun ve düzeninin
belirlenmesinde, ister bu kanunlar müslüman kitlenin iç düzeni
ya da bu kitlenin diğer toplumlarla ilişkilerinde
uyduğu uluslararası düzeniyle ilgili olsun, Rabbani
sistem her zaman adımlarına Allah'ın birliği
ve uluhiyette teklik ile başlamaktadır. Bu yüzden iç
ve dış ilişkilerin temel kurallarının bir
bölümünü içeren şu ayetler demetinin de bu şekilde
başladığını görüyoruz.
Aynı şekilde, ahirete inanmak ve orada onları dünyada
bahşettiği amel ve deneme fırsatları konusunda
hesaba çekmek için bir olan Allah'ın insanları
toplayacağına inanmak hususunda bu metod
adımlarına ruhları eğitmek ve onlara, kanun ve
direktifler ile hayattaki tüm hareketleri karşısında
içlerinde duyarlılık yerleştirmekle
başlıyor. Buna göre dünyadaki büyük-küçük her
şeyden hesap verilecektir. İşte bu, kanun ve düzenin
uygulanabilmesi için en sağlam güvencedir. Çünkü bu,
ruhun derinliklerinde gizli bir bekçidir, gözetmeciler uyusa ve
idareciler gafil olsa da o hep uyanıktır. Bu
Allah'ın sözüdür, bu da onun vaadi:
"Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?"
Bu sistemin eğitim yöntemine işaret ettiği
kadar müslüman kitlenin hayatındaki pratik itikadî düşünceye
de işaret eden kalplere yönelik bu ifadeden sonra...
Evet, bu dokunuştan sonra ayetlerin akışı,
münafıkların takındığı
cıvıklığı, müslüman kitlenin onlara karşı
kararlı olması gereken yerde kararlı
olmayışı ve müslümanların -daha sonra açıklayacağımız
gibi Medine dışındaki bir gurup münafık
konusunda ikiye bölünmelerinin ne denli kötü bir durum olduğunu
belirtmekle başlıyor. Nitekim bu ifade, o gün
müslümanlar arasında bazı uyumsuzlukların söz
konusu olduğunu gösterdiği gibi İslâm'ın,
işlerin açıklığı ve kesinliğinin
zorunlu olduğunu göstermektedir,