Bu ayetten, -öncekiyle bağlantılı olarak- o günkü
müslüman kitlenin bir çok belirtilerini gördüğümüz
gibi her zaman için insan ruhunun bazı karakteristik
özelliklerini de görüyoruz:
a- Müslüman safta baş gösteren kargaşanın
boyutlarını, ağırdan almanın, engel
olmanın ve alıkoymanın derin izlerini görüyoruz.
Öyleki, Resulullah'ı tek başına da olsa Allah
yolunda savaşmakla yükümlü tutmak ve sadece kendisinden
sorumlu olduğunu belirtmek böylece müminleri teşvik
etmesini istemeyi gerektirecek derecede ve teşvikte neden
olacak bir düzeye ulaşmıştı bu
davranışlar. Buna göre, onların uyması ve
uymaması Resulullah'ı cihad görevinden alıkoymamalıdır.
Her ne kadar topluca çağrısına uymamaları söz
konusu olmasa bile, meseleyi bu şekilde ortaya koymak, bu yükümlülüğü
bu şekilde coşturmanın zorunluluğunu göstermektir.
Bunun ötesinde -tabiatıyla- ayet-i kerime İslâm düşüncesinin
temel ve değişmez bir gerçeğini, her ferdin tek
başına hesap vereceği gerçeğini de içermektedir.
b- Aynı şekilde, o gün müşriklerle
savaşmaktan duyulan korku ve çekilen zorlukların
boyutlarını da görüyoruz. Öyle ki yüce Allah, en
sonunda müminlerin ümidini; kendisinin savaşı
üstleneceğine, kafirlerin baskısını önleyeceğine,
müslümanların sadece kafirleri müslümanlara baskı
yapmaktan alıkoymak konusunda O'nun kudretinin örtü olacağına
bağlamaktadır. Bu arada yüce Allah, kendi azabının
daha şiddetli ve darbesinin daha öldürücü olduğunu
vurgulayarak gücünü göstermektedir. Kuşkusuz bu sözler,
o günkü kafirlerin son derece etkin baskılarını
ve müslüman safta saldıkları korkuyu göstermektedir.
Bu durum Uhut ve Hendek savaşları arasındaki dönemde
söz konusu olması muhtemeldir. Çünkü bu dönem
Medine'deki müslüman kitlenin, münafıklar, yahudilerin
tuzakları ve müşriklerin baskısı altında
geçirdiği en zor dönemdi. Müslümanlar arasında
İslâm düşüncesinin yeterince olgunlaşmadığı,
netleşmediği ve uyuma kavuşmadığı
bir dönemdir.
c- Ayrıca, kendisine zor gelen bir yükümlülük altına
sokulan insan ruhunun Allah'a, O'na güvenmeye, O'ndan yardım
dilemeye, O'nun güç ve kuvvetine dayanmaya olan güçlü
ilgisini de göstermektedir. Çünkü tehlike doruğa çıkınca
bunun dışındaki, tüm takviye yöntemleri işe
yaramaz olur. Bunların tümü İlâhi metodun başvurduğu
gerçeklerdir. Çünkü bu ruhları yaratan Allah'tır.
Nasıl eğitileceklerini, nasıl güçlendirileceklerini,
nasıl coşturulacaklarını ve ne reaksiyon göstereceklerini
en iyi bilen O'dur.
CİHAD ETME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Peygamber'in müminleri, konunun sonunda sözü edilen savaşa
teşvik etmesi ve dersin başında da Uhud'a çıkmayı
ağırdan alan ve başkalarını da
alıkoyanların hatırlatılması münasebetiyle
aracılık konusunda direktif, öğüt ve yardımlaşmayı
kapsayan genel bir kural yerleştirilmektedir.