Allah yolunda savaşsınlar. Çünkü İslâm bu
yolun dışında bir başka savaş
tanımaz. Ganimet ve egemenlik uğrunda yapılan
savaşı kabul etmez. Kişisel ya da ulusal
üstünlük için yapılan savaşı onaylamaz.
İslâm, toprak işgal etmek ve ahaliyi baskı
altında tutmak için savaşmaz. Sanayi hammaddesi bulmak,
ürünleri için pazarlar elde etmek, sömürge ve yarı sömürgelerde
kapital elde etmek uğruna savaşmaz.
Herhangi bir kişinin, ailenin, sınıfın,
devletin, milletin veya ırkın üstünlüğü için
savaşmaz, sadece Allah yolunda, yeryüzünde O'nun sözünü
yüceltmek uğruna, O'nun sistemini hayata yerleştirmek için
insanlığı bu sistemin iyiliklerinden ve "insanlar
arasında" uyguladığı mutlak adaletinden
yararlandırmak sonra da bu Rabbanî ve insanî, evrensel ve
kapsamlı sistemin gölgesinde her kişiyi dilediği
inancı seçmede özgür bırakmak için savaşır.
Müslüman; Allah'ın sözünü yüceltmek, O'nun sistemini
hayata egemen kılmak için Allah yolunda savaşa çıkıp
öldürülse şehid olur. Şehitlerin Allah katındaki
makamına kavuşur. Ancak -bu hedefin
dışında- diğer bir hedef için çıkmışsa
"şehid" olarak adlandırılmaz. Mükâfatını
da Allah'tan beklememelidir. Uğruna
savaştığı hedefin sahibinden beklemelidir. Onu
"şehit" olarak nitelendirenler Allah'a yalan
iftirada bulunuyorlardır. Yüce Allah'ın insanları
temize çıkardığı yolun dışında
kendilerini ve başkalarını temize çıkarmaya
çalışıyorlar. Kuşkusuz bu Allah'a büyük bir
iftiradır.
O halde dünyayı satıp
karşılığında ahireti satın almak
isteyenler -bu anlamda- Allah yolunda savaşsınlar. O
zaman her iki durumda da Allah'tan büyük bir lutfa nail
olacaklardır. Allah yolunda öldürülenle bu uğurda
galip gelen eşittir.
"Kim Allah yolunda öldürülür veya galip gelirse biz
ona ilerde büyük bir ödül vereceğiz."
Bu ifade ile Kur'an'ın sunuş metodu ruhları, yüceltmeyi
ve her iki durumda da Allah'ın büyük lütfuna bağlamayı
amaçlamaktadır. Böylece, korktukları ölüm ve arzuladıkları
ganimet gözlerinde değerini kaybeder. Çünkü hayatın
ya da ganimetin Allah'ın büyük lütfunun yanında hiçbir
değeri olamaz. Nitekim ahiret
karşılığında dünyayı satın
alıp, dünya karşılığında ahireti
satın almamak suretiyle yaptıkları zararlı
alış-verişten de nefret ettiriyor. "İşterâ"
kelimesi zıt anlamlara gelir. Genellikle "Bey"'
salmak anlamında kullanılır. Böyle bir alış-veriş
yaptıklarında, savaş alanında ganimet elde
etseler de etmeseler de her halukârda zarardadırlar.
Ahiretin yanında dünyanın ne değeri var?
Allah'ın lütfunun yanında ganimet malının lâfı
mı olur? Çünkü Allah'ın lütfu malla beraber başka
şeyleri de kapsar.
Sonra ayetlerin akışı müslümanlara
yönelmektedir. Cihada çıkmada ağır davrananlara yönelik
anlatım ve tasvir üslubunu bırakan bütün müslüman
kitleye yönelik hitap üslûbunu kullanmaya başlıyor.
Kurtulmayı istedikleri zulüm ve düşmanlık
yurdundan kendilerine bir çıkar yol göstermesi için
Allah'a yalvardıkları halde dinlerinden ve inançlarından
dolayı kaçıp İslam ülkesine hicret edemeyen ve bu
yüzden Mekke'de Müşriklerin elinde büyük zorluklar çeken
ezilmiş erkek, kadın ve çocuklar karşısında
ruhların insancıllığını ve kalplerin
duyarlılığını harekete geçirmek amacıyla
onlara yönelmektedir. Onlara bu şekilde yönelmesinin bir diğer
gerekçesi de, oyalanmadan ve ağırdan almadan
koşmalarını istediği savaşta gözetecekleri
en üstün amacı, en onurlu gayeyi ve en güzel hedefi
göstermektir.