O

 

O

   

167- Kafir olup başkalarını da Allah yolundan alıkoyanlar, hiç kuşkusuz koyu bir sapıklığa düşmüşlerdir.

168- Allah kafirleri ve zalimleri ne bağışlayacak ne de doğru yola iletecektir.

169- Onların iletilecekleri tek yol cehennem yoludur. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Bunu yapmak Allah için pek kolaydır.

Bu sıfatlar ve bu hükümler genel olmakla beraber öncelikle, yahudilerin durumuna uymaktadırlar. Bu dine ve mensuplarına karşı tutumlarını göstermektedir. Hatta tüm gerçek dinlere karşı tutumlarını göstermektedir. İster Medine'deki davetin başlangıç yıllarındakiler olsun, ister bundan önce Musa (a.s) döneminde yaşayanlar olsun, ya da günümüze kadar gelenleri olsun, kalplerini hidayete açan ve böylece yüce Allah'ın hidayetine erdirdiği çok az bir kısmı müstesna, her zamanki tutumları bu olagelmiştir.

Bunlar -küfür ve engelleme sıfatına uyan herkes- koyu bir sapıklığa dalmışlardır. Allah'ın hidayetinden sapmışlardır. Hayatta en güvenilir yoldan çıkmışlardır.

Hayat tarzı, toplumsal yapı ve sistem olarak sapıtmışlardır. Hem dünyada hem de ahirette sapıtmışlardır. Öyle bir sapıklığa dalmışlardır ki, artık doğru yolu bulmaları beklenemez. "...Koyu bir sapıklığa düşmüşlerdir."

Ayetlerin akışı zulüm sıfatını da eklemek için burada küfür sıfatlarını tekrar zikrediyor!

"... Kafirleri ve zalimleri..."

Aslında küfür zulmün ta kendisidir. Gerçeğe karşı zulümdür. Nefse ve insanlığa karşı zulümdür. Kur'an-ı Kerim kimi zaman küfrü, zulüm olarak ifade etmektedir. Şu ayetlerde olduğu gibi:

"Kuşkusuz şirk büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi, 13)

"Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridirler." (Maide Suresi, 45) Ancak ayetten önce bunların kafir oldukları belirlenmişti. (Bu cüzde, Maide suresinde yeri gelince değineceğiz.) Bunlar sadece şirk zulmünü işlemediler, bunun yanında, insanları Allah'ın yolundan alıkoyma haksızlığını da işlediler. Küfürlerini sürdürdüler. Yahut zulümlerini işlemeye devam ettiler. Bu yüzden yüce Allah, adaletine uygun düşen son cezalarını belirliyor!

"Allah kâfirleri ve zalimleri ne bağışlayacak ve ne de doğru yola iletecektir."

"Onların iletilecekleri tek yol cehennem yoludur, orada ebedi olarak kalacaklardır."

Koyu bir sapıklığa dalıp üzerlerine tüm bağışlanma kapılarını kapadıktan sonra, böylelerini bağışlamaz yüce Allah. Cehennemin yolundan başka bir yola da iletmez onları. Çünkü yine kendileri tüm hidayet yollarını üzerlerine kapamışlardı. Cehennemin yolundan başka tüm yolları kendi yüzlerine bizzat kendileri kapamışlardı. Bu yola dalıp gitmişlerdi. Sapıklık, küfür, haktan alıkoyma ve zulümde koyulaşmaları nedeniyle, cehennemde sonsuza dek kalmayı hak etmişlerdi. Öyle ki, bu sapıklıklarından geriye dönme ihtimalleri kalmamıştı artık.

"Bunu yapmak Allah için pek kolaydır."

Çünkü O, kullarına karşı, sonsuz üstünlüğe sahiptir. Onları bu adil ve hakkettikleri cezaya göre sorgulamaların zorlaştıracak kullarından hiç kimseyle, bir hısımlığı veya akrabalığı söz konusu değildir. Aynı şekilde Allah'ın onları cezalandırmasını zorlaştıracak bir güç, bir plan, hiçbir kulda mevcut değildir.

Kuşkusuz yahudiler, -hıristiyanlar gibi- "Biz Allah'ın çocukları ve sevdikleriyiz" (Maide Suresi, 18) diyorlardı. "Sayılı bir kaç günün dışında ateş bize dokunmayacaktır" (Bakara Suresi, 184) diyorlardı. Ayrıca "Biz Allah'ın seçkin halkıyız" diyorlardı. İşte Kur'an tüm bunları reddedip onların, gerçek konumlarını belirlemek için gelmiştir. Onlar da herkes gibi kuldurlar. Şayet iyilik yaparlarsa sevap kazanacaklardır. Ancak kötülük işleseler -af dileyip dönmezlerse- azaba uğrayacaklardır. Elbette ki bunu yapmak, Allah için son derece kolay bir iştir.

Tüm bu açıklamalardan sonra, bütün insanlara yönelik bu peygamberin Rableri katından gerçeği getirdiğine ilişkin kapsamlı çağrının nedeni budur. Kim ona inanırsa kuşkusuz bu, kendisi için daha hayırlıdır. Kim de inanmazsa, yüce Allah'ın onların tümüne ihtiyacı yoktur. Hepsinin üzerine kadirdir. Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur. Herşeyi bilir ve herşey onun bilgisi ve hikmeti uyarınca meydana gelir!

 

 

O

 

O