O |
|
O |
|
137- Allah, önce iman edip arkasından küfredenleri,
sonra yine iman edip arkasından küfredenleri, sonra da
kafirliklerini koyulaştıranları asla affetmeyecek,
kendilerini doğru yola iletmeyecektir.
Kuşkusuz iman etmezden önceki küfür, iman tarafından
silinir günahı bağışlanır. Çünkü kişi
şayet koyu bir karanlıkta yaşıyorsa
aydınlığı tanımamakta mazurdur. Ancak
iman ettikten sonra küfre dönmek, hem de tekrar tekrar...
İşte bu, bağışlanması, mazur görülmesi
mümkün olmayan bir suçtur. Çünkü küfür bir perdedir, indiği
zaman fıtrat yaratıcısına
bağlanmış, oraya buraya dağılmadan
kafileye katılmış, bitki kaynağa
ulaşmış ve ruh o unutulmaz
tatlılığın, imanın
tatlılığının tadına varmış
demektir. İman ettikten sonra, tekrar tekrar küfre dönenler
bilerek fıtrata iftira ediyorlar. İsteyerek
sapıklığa dalıyorlar, ıssız
çöllere, koyu sapıklığa dalmayı kendileri
istiyorlar demektir.
O halde yüce Allah'ın onları
bağışlamaması, doğru yola iletmemesi
adaletin ta kendisidir. Çünkü yolu tanıdıktan ve
takip ettikten sonra kaybeden kendileridir.
Sığınağı ve aydınlığı
bulduktan sonra kötülüğü ve körlüğü seçen onlardır.
Kişi Allah için her şeyden soyutlanmadıkça, değer
ve alışkanlıkların zorunluluk ve çıkarların,
ihtiras ve cimriliğin baskısından
kurtulamayacaktır. Hiçbir zaman çıkar ve servetin
üstüne çıkamayacaktır. Değer ve
alışkanlıkların, kişi ve olayların,
yeryüzü güçlerinin, iktidar ve otorite sahiplerinin karşısında;
Allah ile dolan gönüllerin hissettiği; serbestlik,
onurluluk ve üstünlük duygusuna kesinlikle sahip olamayacaktır.
İşte münafıklık tohumu burada
gelişmeye başlıyor. Gerçekte nifak; batılla
karşı karşıya gelinirken, hakta diretmekte
zaaf göstermekten başka birşey değildir. Bu zaaf
da, korku ve arzunun, bunları Allah'tan başkasına
bağlamanın meyvesidir. Allah'ın hayat için koyduğu
sistemden ayrılıp, coğrafï koşullara ve
insanların geleneklerine bağlanıp kalmanın
doğal sonucudur.
AZABLA MÜJDELENENLER
Burada, Allah'a iman ve onun için herşeyden soyutlanarak
şahitlik etme ile münafıklıktan söz edilmesi arasında
bir münasebet vardır. Bu münasebet sûrenin ana konusunu
oluşturan genel münasebetin yanında yer almaktadır.
Sî:renin ana konusunu; müslüman kitleyi İslâm sistemiyle
eğitmek, cahiliyeden arta kalan tortuları gidermek ve
ruhları insanların fıtrî zaaflarına
karşı hazırlamak sonra da, bu kitle ile birlikte
çevrelerindeki müşriklerle içlerindeki münafıklara
karşı savaşa tutuşmak
oluşturmaktadır. Ayetlerin akışı, sûrenin
başlangıcından sonuna kadar bu genel hedefe yöneliktir.
Bu dersin geri kalan kısmı nifak ve münafıklık
konusuna değinmektedir. Bu, aynı zamanda cüzün sonunu
da oluştùrmaktadır. Daha önce de geçen ayetin gözler
önüne serdiği; önce iman edip, sonra inkar eden, tekrar
inanıp, yine inkar eden, en sonunda küfürlerini koyulaştıran
münafıklara ilişkin bir tablo yer
almıştı.
Şimdi de daha önce işaret edildiği gibi, nifak
ve münafıklara yönelik bir saldırı
başlamaktadır. Hayatın ve gönüllerin realitesi
içinde tabiata uygun hareket eden ilahî hayat sisteminin
mahiyetini anlamak için, .çeşitli yöntemler kullanılarak
başlatılan bu saldırıyı incelemek, iyice
düşünmek gerekir.
|
|
O |
|
O |
|