O |
|
O |
|
136- Ey müminler, Allah'a, peygamberine, peygamberine indirmiş
olduğu kitaba ve daha önce indirilmiş kitaba inanmaya
devam ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve ahiret gününü inkär ederse koyu bir sapıklığa
düşmüş olur.
Bu, müminlere yönelik, onları çevrelerindeki
cahiliyeden ayıran sıfatlarıyla yapılan,
ikinci bir çağrıdır. Bu çağrıda, görev
ve sorumlulukları belirlenmekte ve onları bu
sorumluluklar karşısında güç ve yardım
bekledikleri kaynağa bağlamaktadır.
"Ey müminler, Allah'a, peygamberine, peygamberine
indirilmiş kitaba ve daha
önce indirilmiş kitaba inanmaya devam edin."
Bu, müminlerin inanmak zorunda oldukları, imanın
unsurlarının açıklanmasıdır. İslâm'ın
inanç düşüncesinin açıklanmasıdır.
Bu unsurlardan biri, Allah ve Resulüne iman etmektir. Bu
inanç, mümin gönülleri; kendilerini yaratan ve kendilerine doğru
yolu gösteren, peygamberi gönderen Rablerine bağlamaktadır.
Bu, peygambere, peygamberin getirdiği mesaja inanmak ve O'nu
gönderen Rabbinden getirdiği her şeyi
doğrulamaktır.
Bu unsurlardan biri de; Allah'ın Resulüne indirilen
kitaba inanmaktır. Bu inanç onları, yüce Allah'ın
hayatları için seçtiği ve o kitapta açıkladığı
sisteme bağlar. Kitapta bulunan herşeyi kabullenmektir
bu. Kaynağı birdir bu kitabın, yöntemi de. Bu
kitabın bir kısmı, alıp kabullenmek, uymak ve
uygulamak bakımından diğer kısmına göre
öncelikli değildir.
Bu unsurlardan bir diğeri; daha önce indirilmiş
kitaba inanmaktır. Çünkü tüm kitapların
kaynağı birdir, o yüce Allah'tır. Temelleri
aynıdır. Tamamen Allah'a teslim olmak, bütün
özellikleriyle; ilahlıkta yüce Allah'ı birlemek,
hayatta uyulup uygulanması gerekenin sadece, yüce Allah'ın
belirlediği sistemin olduğunu kabul etmektir bu temel.
Bu birlik, -bozulmadan önce- tüm kitapların yüce Allah'tan
geldiğinin doğal ve kesin gereğidir. Çünkü yüce
Allah'ın hayat için belirlediği sistem birdir.
İnsanlara yönelik iradesi ve yolu birdir. Çevresindeki
yollar ayrılsa da o dosdoğrudur ve hedefine varır.
Bütün kitaplara inanmak -bütün kitapların aslında
tek bir kitap olduğu gerçeğinden hareketle- müslüman
ümmetin ayırıcı bir özelliğidir. Çünkü bu
ümmetin, bir olan yüce Rabbi, onun biricik sistem ve yolu hakkındaki
düşüncesi, uluhiyet gerçeği ve
insanlığın birliği ile uyuşmaktadır.
Birkaç çeşidi olmayan ve ötesinde sapıklıktan
başka birşey bulunmayan hakla aynı
doğrultudadır:
"Hak'tan sonra sapıklıktan başka ne var ki?"
(Yunus S uresi, 32)
İman etmeye ilişkin emrin yanında, imanın
unsurlarını inkar konusunda; bir de tehdit yer
almaktadır. Bunun yanında sonuçta verilecek ceza açıklanırken
bu unsurlar ayrıntılarıyla zikredilmektedir.
"Kim Allah'ı meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse koyu bir sapıklığa
düşmüş olur."
Birinci emirde Allah'a, kitaplarına ve peygamberlerine
iman zikredilmiş ancak, meleklerden söz edilmemişti.
Ancak Allah'ın kitapları, meleklere ve ahit gününe
iman konusunu da içermektedirler. Meleklere ve ahiret gününe
inanmak Allah'ın kitaplarına inanmanın doğal
sonucudur. Fakat burada ön plana çıkarıyor. Çünkü
burada korkutma ve tehdit söz konusu edilmektedir ve her unsur
iyice belirginleşmelidir.
"Koyu sapıklık" deyimi, genellikle
sapıklıkta ileri gitmek anlamını
taşımaktadır. Artık hidayet ümidi bulunmayan
bir noktadadır böyle birisi. Bundan sonra dönmesi
beklenemez.
Fıtratın, derinliklerinde zorunlu bir hareket,
doğal bir yöneliş sonucu inandığı yüce
Allah'ın inkar eden ve bu inkarın sonucu olarak;
Allah'ın meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini
ve ahiret gününü inkar eden, evet bu küfrü işleyenin
fıtratı, kokuşmuşluk,
başıboşluk ve bozulmuşluk bakımından
öyle bir noktaya varmıştır ki, doğru yolu
bulma ümidi kalmamıştır. Bundan sonra dönmesi
beklenemez.
İman edenlere yönelik bu iki çağrıdan sonra
ayetlerin akışı, nifak ve münafıklara
saldırıya geçmektedir. O günkü pratik durumlardan
birinin tasviri ile işe başlamaktadır ayet-i kerime.
Bir kısmının konumunu
somutlaştırmaktadır bu tasvir. Küfür ve
kafirlerin söz konusu edildiği konumlara en yakın bir
konumdur bu:
|
|
O |
|
O |
|