O |
|
O |
|
115- Kim bu yolu iyice tanıdıktan sonra, peygambere
zıt düşer de müminlerin yolundan başka bir yola
koyulursa, kendisini koyulduğu yolla baş başa
bırakır, sonra da cehenneme atarız. Orası ne kötü
bir dönüş yeridir.
116- Allah kendisine ortak koşma suçunu bağışlamaz.
Bunun dışındaki suçları dilediğine
bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa gerçekten
koyu bir sapıklığa düşmüş olur.
Bu ayetler grubunun indiriliş sebebine ilişkin;
Beşir b. Ubeyrik'in "doğru yolu iyice
tanıdıktan sonra" irtidat edip müşriklere
katıldığı, müslüman saflarda yer alıyorken,
müminlerin yolundan başka bir yola koyulduğu
anlatılmıştır. Ancak hüküm geneldir.
Peygamberimize (salât ve selâm üzerine olsun) zıt düşmenin
her çeşidine uygulanır ve hepsini de karşılar.
Ona zıt düşmek küfürdür, şirktir,
irtidattır. Bu hüküm, adı geçen eski olaya uygulandığı
gibi benzeri her duruma da uygulanır.
Meşakke "şakke" kelimesi sözlükte,
birinin başkasının tuttuğu tarafın
zıddını tutması anlamına gelir. Buna göre,
peygambere zıt düşen, O'nun tuttuğu, saff, taraf
ve yana karşıt bir yan, taraf ve saff edinmiş
demektir. Bunun anlamı, tüm hayatı için onun hayat
metodundan başka bir hayat metodu edinmesi ve O'nun yolundan
başka bir yol seçmesidir. Oysa peygamber (salât ve selâm
üzerine olsun); Allah katından inanç ve kulluk
belirtilerini kapsadığı kadar, insan
hayatının tüm yönlerine yönelik bir şeriat ve
realist düzen de kapsayan eksiksiz bir hayat metodu getirmiştir.
İnanç ve kulluk belirtileri ile şeriat ve hayat düzeni,
bu metodun gövdesini oluştururlar. Öyle ki, gövdesi
bölünüp bir tarafı alınır diğer tarafı
bırakılırsa, bu ilahi hayat metodunun ruhu yok olur.
Resulullah'a (salât ve selâm üzerine olsun) zıt düşenler;
bütünüyle O'nun getirdiği metodu inkar edenler yada bir
tarafını alıp diğer tarafını
bırakmak suretiyle bir kısmına inanan diğer
kısmını reddeden herkestir.
Yüce Allah'ın insanlara yönelik rahmeti; kendilerine bir
peygamber göndermeden, onlara doğru yolu açıklamadan,
kendileri iyice tanımadan sonra da
sapıklığı seçmeden insanlara, azap etmemeyi
ve onları en kötü dönüş yeri olan cehenneme
atmamayı gerektirmiştir. Kuşkusuz bu, şu
zayıf yaratığa yönelik, yüce Allah'ın
geniş ve engin rahmetidir. Doğru yolu iyice
tanıdıktan, yeni sistemin Allah katından
geldiğini öğrendikten sonra, bu konuda Resulullah'a (salât
ve selâm üzerine olsun) zıt düşüp, ona uymazsa,
itaat etmezse ve kendisine bildirilen ilahî sistemden hoşnut
olmazsa o zaman yüce Allah, kendisine sapıklık nasip
eder; koyulduğu tarafa doğru gitmek üzere bırakır
ve onu yöneldiği kafirlere, müşriklere katar. Böylece
ayette anlatılan azabı hakkeder.
"Kim doğru yolu iyice tanıdıktan sonra,
peygambere zıt düşer de müminlerin yolundan başka
bir yola koyulursa, kendisini koyulduğu yolla baş
başa bırakır, sonra da cehenneme atarız.
Orası ne kötü bir varış yeri dir."
Ayet-i kerime, bu kötü ve iğrenç dönüş yerini
hakketmenin nedenini şu şekilde belirtmektedir:
Allah'ın bağışlaması şirk
dışında her şeyi kapsamaktadır ve müşrik
olarak ölen bağışlanmayacaktır:
PUTPEREST EFSANELERİ
"Allah kendisine ortak koşma suçunu kesinlikle bağışlamaz.
Bunun dışındaki suçları dilediğine
bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa gerçekten
koyu bir sapıklığa düşmüş olur."
Bu cüzde daha önce geçen benzeri ayetin açıklamasında
söylediğimiz gibi Allah'a ortak koşma; Arap
cahiliyesinde ve diğer eski cahiliyelerde görülen; açıkça
Allah'la beraber başka ilahlar edinmek şeklinde gerçekleşebildiği
gibi, yüce Allah'ı ilahlığın özelliklerinde
birlememek ve bu özellikleri bazı insanlara tanımak
şeklinde de gerçekleşebilir. Kur'an-ı Kerim'in "Hahamlarını
ve papazların Allah'tan başka rabler edindiler." (Tevbe
Suresi, 31) dediği yahudi ve hıristiyanların
şirki bu tür bir şirktir. Onlar, hahamlarına ve
papazlarına Allah'la birlikte ibadet emiyorlardı. Sadece
Allah'ın dışında onlara kanun koyma
hakkını tanıyorlar, kendilerine haramlar ve
helaller belirliyorlardı. İlahlığın
başta gelen özelliklerinden birini onlara vermişlerdi.
Böylece şirk sıfatını hakketmişlerdi. Bu
yüzden onlar hakkında, emredildikleri tevhide muhalefet
ettiler denmişti. "Oysa bir
tek ilaha kulluk etmekten başka bir şeyle emr
olunmamışlardı." (Beyyine Suresi, 5)
Allah diledikçe, tüm diğer günahlar için bağışlanma
kapısının açık olmasına rağmen,
-kişi bu inanç üzere ölürse- şirk suçu için bağışlanma
söz konusu değildir. Şirk suçunun bu denli
büyütülmesinin, bağışlanma dairesinden çıkarılmasının
nedeni; Allah'a ortak koşanın, bütünüyle iyilik ve doğruluğun
sınırlarından çıkması,
fıtratının hiç bir zaman düzeltilmeyecek
şekilde bozulmuş olmasıdır:
"kim Allah'a ortak koşarsa gerçekten koyu bir sapıklığa
düşmüş olur."
Şayet fıtratta bozulmamış bir tek ip
kalmış olsaydı, ölümden bir saat önce de olsa
onu, Rabbinin birliğini kavramaya zorlardı. Ancak can
boğaza dayandığı halde, hâlâ şirkte
ısrar ediyorsa, işi bitmiştir ve artık
azabı hakketmiş demektir.
"Sonra da cehenneme atarız. Orası ne kötü bir
dönüş yeridir."
Daha sonra ayet-i kerime, Arap cahiliyesinin şirki ile
beraber saplantılardan ibaret bazı inançlarına
değinmektedir. Yüce Allah''ın -Melekleri- kız
edindiği ve şeytana ibadet etmeleri konusunda
uydurdukları masalları sıralamaktadır.
Araplar, Meleklere ve onları temsilen diktikleri putlara
ibadet ettikleri gibi, şeytana da ibadet ediyorlardı. Bu
arada ayet-i kerime, ilâhlara adanmış hayvanların
kulaklarını yarmak veya kesmek gibi bazı
ibadetlerini de vasfetmektedir. Yüce Allah'ın
yaratıklarını değiştirmelerini ve Allah'a
şirk koşmalarını anlatmaktadır. Bu
durumun, yüce Allah'ın insanları
yarattığı fıtrata aykırı
olduğunu belirtmektedir:
|
|
O |
|
O |
|