Şu ifadede bir kesinlik algılıyoruz. Hakkın
yerini bulması için bir kızgınlık, adaletin
gerçekleşmesi için bir çaba beliriyor bu kesinlikten.
Ayetin atmosferinden bu husus ilk anda belirmekte ve etrafa yayılmaktadır.
Öncelikle bu husus, Resulullah'a (salât ve selâm üzerine
olsun) hak içerikli kitabın insanlar arasında
Allah'ın kendisine gösterdiği şekilde adaletle hükmetmesi
için indirildiğinin hatırlatılmasından ve bu
hatırlatmanın ardından onları savunmak ve
temize çıkarmaya çalışmak suretiyle hainlere
taraf olmaktan sakındırılmasından ve bu
girişimden dolayı Allah'tan bağışlanma
dilemeye yöneltilmesinden anlaşılmaktadır.
"Biz sana bu hak içerikli kitabı indirdik ki,
insanlar arasında Allah'ın gösterdiği gibi hüküm
veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma"
"Allah'tan af dile, hiç kuşkusuz Allah
bağışlayıcıdır, merhametlidir."
Sonra, bu sakındırmanın tekrarlanmasından
ve Peygamberin temize çıkarmaya çalıştığı
bu hainlerin kendilerine ihanet etmiş kişiler olarak
nitelendirilmesinden ve yüce Allah'ın günahkar hainleri
sevmediği sonucuna bağlanmasından da
anlaşılmaktadır:
"Kendilerine hıyanet edenleri temize çıkarmaya
çalışma. Hiç şüphesiz Allah hıyanete
dalmış günahkarları sevmez."
Onlar görünürde başkalarına ihanet etmişler
ama gerçekte kendi kendilerine hıyanet etmişler. Onlar
topluma ve ilahi sisteme ihanet etmişlerdir.
metodun onlarla sivrildiği ve
belirginleştiği ilkelerine ihanet etmişlerdir.
Mensubu bulundukları topluma verilen emanete ihanet
etmişlerdir. Sonra onlar bir başka açıdan da
kendilerine ihanet etmişlerdir. Sonucunda şiddetli bir
cezayı gerektiren günaha dalmakla kendilerine ihanet etmişlerdir.
Çünkü Allah onları kınamakta ve işledikleri günahtan
dolayı cezalandırmaktadır. Kuşkusuz bu, kendi
kendine ihanettir. Kendi kendilerine ihanetlerinin üçüncü
şekli de, kişiliklerini, başkalarına iftira
atmak üzere sözbirliği yapmak, yalan ve ihanetle
kirletmeleridir.
"Hiç şüphesiz Allah hıyanete dalmış
günahkârları sevmez."
Bu ceza, diğer tüm cezalardan daha büyüktür. Aynı
zamanda, beraberinde başka bir anlam da
taşımaktadır bu ifade. Buna göre Allah'ın
sevmediği kişileri savunmak ve onları korumak
değildir. Çünkü günah ve ihanetlerinden dolayı yüce
Allah onları kınamıştı.
Günah ve ihanetle vasıflandırmayı, bu günahkâr
hainlerin tuttuğu yolun tasvir edilmesi takip etmektedir:
"Bazı kimseler Allah'ın razı
olmadığı sözü geceleyin buluşarak karara
bağlarken insanlardan saklı tutuyorlar, ama yanı
başlarında bulunan Allah'tan saklayamazlar."
Kuşkusuz bu, küçümseme ve alaya almayı çağrıştıran
bir maskaralık tablosudur. İçindeki basitlik ve çarpıklıktan
dolayı maskaralıktır. Çünkü onlar, hile, komplo
ve ihanetlerini tasarlarken bu davranışlarının
kendilerine hiç bir yarar ya da zarar dokundurma imkanları
bulunmayan insanlardan saklıyorlar. Bu arada
yapacaklarını tasarlarken gerçek anlamda yarar ya da
zarar dokundurmaya gücü yeten yüce Allah yanlarındadır.
Niyetlerini saklayıp etraflarına açıklamazken, sözlerini
O'nun hoşlanmadığı şekilde süslerken
onlardan haberdardır. Bu derece rezil olmayı ve alaya
alınmayı hakkeden başka bir konum var
mıdır?
"Hiç şüphesiz Allah onların
yaptıklarını bilgisiyle kuşatacak güçtedir."
Bütünüyle ve kesinlikle... O halde tasarladıklarıyla
nereye gidecekler? Onlar yapmayı tasarlarken bile Allah
yanlarındadır. Allah herşeyi
kuşatmıştır. Onlar da O'nun gözetimi altındadırlar,
O'nun denetimindedirler. Hainleri savunan herkese
kızgınlık kokan bu saldırı böylece
sürmektedir:
"Diyelim ki, siz onları dünya hayatında
savundunuz, peki kıyamet günü onları Allah'a
karşı kim savunacak ya da kim onların
vekilliğini üzerine alacak."
"Kıyamet günü bir savunucuları ya da vekilleri
bulunmayacaktır."
O halde o dehşetli günde kendilerini savunmadıktan
sonra dünyada savunmanın ne yararı vardır?
Günahkar hainlere yönelik bu kızgın
saldırıdan, onları savunan ve temize çıkarmaya
çalışanlara yönelik bu sert azarlamadan sonra; bu tür
davranış ve sonuçlarına ilişkin genel bir
kuralın belirlenmesi yer almaktadır. Bundan dolayı
yapılacak sorgu ve verilecek cezanın aynı zamanda tüm
cezaların dayanması gereken adalet kuralı
yerleştirilmektedir. Yüce Allah bu kural uyarınca
kullarına muamele etmektedir. Kullarından da
aralarındaki uygulamalarda bu kuralı eksen edinmelerini
istemektedir. Bu konuda Allah'ın ahlâkı -adalet ahlâkı-
ile ahlâklanmalarını istemektedir.