Bu Kur'an'ın ve onda somutlaşan ilahi eğitim
metodunun inceliklerini düşünenler, insan ruhunun
derinliklerine etki eden olağanüstü psikolojik dikkat
çekmeleri görebilir. Savaş alanında namaza dikkat
çekilmesi de bunlardan biridir.
Kuşkusuz Kur'an'ın akışı, bu ayeti
sırf tehlike anında namazın şekline
ilişkin "fıkhî" hükümleri açıklamak
amacıyla söz konusu etmektedir. Aksine bu nassı, müslüman
saff ve müslüman kitlenin; eğitim, direktif, öğretim
ve hazırlanma atılımında kullanmaktadır.
İlk önce, savaş alanında namaza verilen bu
önem dikkat çekmektedir. Ancak bu, son derece doğaldır,
hatta, imanî değerlendirmede kaçınılmaz bir
zorunluluktur. Çünkü namaz, savaş alanında
başvurulan silahlardan biridir. Hem de gerçek bir silah. O
halde savaşın özelliğine ve atmosferine uygun bir
şekilde bu silahın kullanımını düzenlemek
gerekir.
Kuşkusuz ilahî metod uyarınca Kur'an'la
eğitilen bu savaşçılar, her şeyden önce düşmanlarını
kendilerine karşı üstünlük sağladıkları
bu silahla karşılıyorlardı. Onlar gerçek
anlamda bildikleri tek bir ilaha inanmalarıyla üstündüler.
Rablerinin savaş alanında kendileriyle birlikte
olduğunun bilincindeydiler. Uğruna
savaştıkları amaca olan inançlarıyla da
üstündüler. Bunun tüm amaçlardan daha yüce olduğunu
çok iyi biliyorlardı. Aynı şekilde, evren, hayat
ve insan olarak varlıklarının gayesine ilişkin
düşünceleri ile de üstündüler. Toplumsal düzenlerindeki
üstünlükleri ilahî hayat metodlarındaki
üstünlüklerinden kaynaklanıyordu. İşte namaz bütün
bunlara bir sembol konumundadır. Bunları
hatırlatmak için bir araçtır. Bu yüzden savaş
alanında bir silah işlevini görür. Hem de gerçek bir
silah.
İkinci olarak bu ayette, düşman
karşısında gerçekleştirilen bu eksiksiz
psikolojik hazırlık dikkat çekmektedir. Ansızın
üzerlerine kullanmak için silah ve mühimmatlarından bir
anlık gafletlerini gözetleyen düşmanlarına
karşı müminlere tavsiye edilen bu hazırlık.
Bu hazırlıklı olma uyarısının
yanında yer alan bu korkutma, "Hiç şüphesiz
Allah kafirler için onur kırıcı bir azap
hazırlamıştır." ayetinde
belirtildiği gibi yüce Allah'ın kendi paylarına
aşağılanma yazdığı bir kavimle
karşılaşacakları haber verilerek gönüllerine
akıtılan bu güven, bu kararlılık duygusu.
Hazırlıklı olma uyarısı
karşısında yer alan bu güven duygusu. Hazırlıklı
olma uyarısında bulunup sonra da gönüllere güven
duygusunu akıtmakla sağlanan bu denge. Hileci, inatçı
ve alçak düşman karşısında yer alan mümin
fert ve müslüman saffın eğitim metodunun
gereğidir.
Tehlike anındaki namazın nasıl
kılınacağına gelince; fıkıh
bilginlerinin bu ayetten kaynaklanan görüşleri
arasında farklılık vardır. Ancak biz, çeşitli
şekillerine ilişkin ayrıntılara girmeksizin
genel şeklini aktarmakla yetineceğiz.
"Eğer sen mümin savaşçıların
arasında bulunur da onlara namaz kıldırırsan
onların bir grubu senin arkanda namaza dursun ve
silahlarını yanlarına alsınlar. Bu grup
secdeden kalkınca arkanıza (nöbet yerine) geçsin. Bu
kez namaz kılmamış öteki grup gelerek arkanda
namaz kılsın, bunlar da silahlarını ve teçhizatlarını
yanlarına alsınlar."
Ayetin anlamı şöyle:
Sen aralarında bulunur, namazda imamlık yaparsan bir
grup sana uyarak birinci rekatı kılsınlar. O esnada
diğer grup sizi korumak amacıyla arkanızda
silahlarıyla beklesinler. Birinci grup ilk rekatı
tamamlayınca dönüp nöbet yerinde beklesinler. Nöbet
yerinde bekleyen namaz kılmamış grup da sana uyarak
bir rekat kılsınlar. (Burada iki rekatlık
namazını tamamlayınca imam selam verir.)
Daha sonra imamla birlikte kılamadığı
ikinci rekatı kılmak için birinci grup gelir rekatı
tamamlar ve selam verir. Bu arada ikinci grup onları
korumaktadır. Ardından kılamadığı
ikinci rekatı kılmak için ikinci grup gelip rekatı
kılarak selam verir. Birinci grup da onları bu arada
korur.
Bu şekilde her iki grup ta Resulullah'ın
imamlığında namazlarını
kılmış olurlar. Ondan sonra da halifelerinin tayin
ettiği komutanlarının ve her savaş
alanındaki -kendilerinden olan- müslüman komutanlarının
ardında kılmış olurlar.
"...Silahlarını ve teçhizatlarını
yanlarına alsınlar. Çünkü kafirler isterler ki,
silahlarınızı ve kumanyalarınızı
aklınızdan çıkarasınız da
ansızın üzerinize baskın düzenlesinler."
Bu arzu, kafirlerin gönüllerinden müminlere karşı
besledikleri sürekli bir duygudur. Birbirinin ardınca geçen
yıllar ve asırlar, yüce Allah'ın ilk müslüman
kitlenin gönüllerine yerleştirdiği bu gerçeği
doğrulamıştır. Yüce Allah onlara, savaş
konusunda genel bir strateji belirliyor. Ancak tehlike anında
namaz örneğinde gördüğümüz gibi zaman zaman baş
vuracakları hareket planlarını da gösteriyor.
Bu uyarı, bu psikolojik hazırlık ve bu sürekli
silahlanma, müslümanları sıkıntıya sokma
amacına yönelik değildir. Bu yüzden güçleri oranında
bunları yerine getirmekten sorumludurlar:
"Eğer yağmurdan zarar görecekseniz ya da hasta
iseniz silahlarınızı yere