87- Sur'a üflediği gün, Allah'ın diledikleri
dışında kalan göklerdeki ve yeryüzündeki herkes
dehşete kapılır. Herkes boyun eğerek O'nun
huzuruna gelir.
88- Sen dağları görünce onların yerlerinden hiç
kımıldamadıkları sanırsın. Oysa
onlar bulutlar gibi hareket ederler. Bu her şeyi özenerek
yaratan Allah'ın ustalığıdır. Hiç kuşkusuz
O, yaptığınız her şeyden haberdardır.
89- Kimler iyilikle gelirse
karşılığında daha iyisini alırlar. Böyleleri
o gün hiç korkuya kapılmazlar, gönülleri rahat olur.
90- Kimler kötülükle gelirse yüzükoyun cehenneme atılırlar.
Kendilerine "Bu sadece vaktiyle işledikleriniz kötülüklerin
cezası değil midir" denir.
Sur, içine üfürülen borudur. Bu boru, Allah'ın güven
ve huzur içinde kalmalarını dilediği kimselerin
dışında yerde ve göklerde bulunan herkesi kuşatan
korku borusudur. Güven içinde olan bu kimselerin şehitler
olduğu söylenmiştir. Bu üfürüş ile göklerde
ve yerde canlı olan her şey bayılır düşer.
Allah'ın diledikleri hariç.
Bundan sonra diriliş borusu çalınır. Ondan
sonra da Toplanma borusu. Son borunun çalınması ile
herkes toplanır "Herkes boyun eğerek O'nun huzuruna
gelir." Boyun eğmiş, teslim olmuş halde.
Bu korku ile birlikte bütün bir evrenin düzenini altüst
eden kapsamlı evrensel bir inkılâb da yer alıyor.
Bu inkılâb onun akışını sekteye
uğratıyor. İşte bu akışın
sekteye uğramasının bir görüntüsü de sağlam-yüksek
dağların yürütülmesi, bulut gibi hafif, çabuk bir
biçimde dağılıp gitme!erdir. Dağların bu
şekildeki sahnesi korkunun çağrıştırdığı
olgularla bütünleşiyor. Korku bu ortamda ön plana çıkıyor.
Sanki burada dağlar da diğer korkuya kapılanlar
gibi korkmuş, ürperen!erle birlikte ürpermişlerdir.
Şaşkınlaşmış, apışıp
kalmış varlık!arın içinde onlar da apışıp
kalmış kararsız ve belirsiz bir yöne doğru
yol almaya başlamışlardır!
"Bu her şeyi özenerek yaratan Allah'ın
ustalığıdır."
Ne yücedir O! Bu varlık aleminde sanatının
eşsizliği, sağlamlığı her şeyde
ortaya çıkar. Onda bir açıklık, bir çelişki,
bir gedik, bir eksiklik, bir unutma ve bir tutarsızlık
bulmak mümkün değil! Düşünebilen insan her biri
birer mucize olan O'nun bütün sanat eserleri üzerinde düşünür
buna rağmen plan ve hesap dışı
bırakılan tek bir boşluğa rastlayamaz. Büyük-küçük
değerli-değersiz her sanatında bu özellik vardır.
Her şey kendisini izleyen ve inceleyenlerin
başlarını döndüren bir plan ve program içinde işlemektedir.
"Hiç kuşkusuz O, yaptığınız her
şeyden haberdardır. Bu
yaptıklarınızdan, hesaba çekileceğiniz gündür.
Her şeyi en sağlam biçimde yaratan onu belirlemiştir.
Onun için ne bir an ileri ne de geri alınabilen bir zaman
belirlemiştir. Yaratma yasasını bu şekilde
eşsiz bir hikmet ve planlama ile gerçekleştirmiştir.
Böylece birbirine bağ!ı bir birini tamamlayan her iki
hayatta eylem ile karşılığı arasında
bir uyum sağlamıştır. "Bu her
şeyi özenerek yaratan Allah'ın
ustalığıdır. Hiç kuşkusuz O,
yaptığınız her şeyden haberdardır."
Bu korkunç ve dehşet verici günde bu korkunun dışında
huzur içinde olmak, dünya hayatında iyilik yapanların
mükafatı olacaktır. Onlar bunun da ötesinde sevaba
kavuşacaklardır. Bu onların iyiliklerinden daha
fazla ve daha bereketlidir.
"Kimler iyilikle gelirse
karşılığında daha iyisini alırlar Böyleleri
o gün hiç korkuya kapılmazlar, gönülleri rahat olur."
Bu korkudan yana güven içinde olmak bile başlı
başına bir mükafattır. Bundan ötesi ise, Allah'ın
lütfu ve bağışıdır. Onlar dünyada
Allah'dan korkmuşlardı. Dolayısı ile hem dünyada
hem de ahirette korku içinde bırakılmamış
olmaktadırlar. Tam tersine, yerde ve göklerde kim varsa
hepsinin korkuya kapıldığı günde yalnız
Allah'ın koruduğu kimselerin güven içinde kaldığıdır.
"Kimler kötülükle gelirse yüzükoyun cehenneme atılırlar"
Bu korkunç bir sahnedir. Onlar yüzleri üzerine ateşe
atılıyorlar.
Sıkıştırılmaları ve
azarlanmaları gittikçe artıyor.
"Bu sadece vaktiyle işledikleriniz kötülüklerin
cezası değil midir." Onlar doğru yoldan
sapmış ve ona karşı yüzlerini ekşitmişlerdir.
Onlar yüzlerini böyle ekşittikleri için ateşe
atılarak cezalarını bulacaklardır. Çünkü
olar daha önce gece-gündüzün açıklığı
gibi apaçık gerçeği gördükleri halde yüz çevirmişlerdi.
DAVETİN ÖZÜ
Neticede son dokunuşlara yer veriliyor. Burada Hz.
peygamber çağrısını yaptığı
davasını ve yolunu özetliyor. Davasını bu
kadar açıkladıktan sonra kendileri için uygun
gördükleri akıbetlerle onları başbaşa
bırakıyor. Başladığı gibi yine
Allah'a hamd ederek noktalıyor. Onları Allah'a havale
ediyor. Ayetlerini on!ara göstermesini kendisine bırakıyor.
Yaptıklarından onları hesaba çekecek olanında
yine O olduğunu hatır!atıyor: