65- De ki; "Bilinmezi, gaybı ne göktekiler bilir ne
de yerdekiler. Onu sadece Allah bilir". Onlar ne zaman
yeniden diriltileceklerini de bilemezler.
66- Onların bilgileri ahirete erememiş, o alemin
berisinde kalmıştır. Asında onlar ahiret
konusunda kuşku içindedirler. Hatta ondan yana kördürler.
Yaradılışın başından beri insan
gayb perdesi önünde durmuş, onun perdesini
kaldıramamış, bilgisiyle oraya nüfuz edememiştir.
Gerilen perdenin ötesinde neler olduğunu
anlayamamıştı;. Gaybleri bilen Allah'ın açıkladığı
gaybın sınırlarını
aşamamıştır. Zaten insanın yararına
olan da Allah'ın dilediği iştir. Eğer yüce
Allah bu gerilen perdenin gerisindekilerini açıklanmasının
insanların yararına olacağını bilseydi,
gayb perdesinin gerisinde neler olduğunu görmeye meraklı
olan insanlara bunları açıklardı!
Yüce Allah insana bu yeryüzünde halifelik görevini
gerçekleştirmesi için gereken yetenekleri, imkanları,
güçleri ve enerjileri vermiştir. Bu büyük ve ağır
görevi yerine getirmesi için gereken her şeyi
bağışlamıştır... Fazlasını
vermemiştir. İnsanın yeryüzündeki bu görevini
yerine getirmesinde gayb perdesinin açılıp açılmaması
önemli değildir. Onu ilgilendirmez. Hatta, gayb perdesinin
aralık bırakmayacak biçimde sık dokunuşu
insanın onu öğrenmeye ilişkin merakını
kamçılayacak, onu delmeye çalışacak ve daha fazla
araştıracaktır. Bu yoldaki çalışmalar
ile yer altında denizin dibinde ve uzay boşluğunda
gizli olan gerçekleri ortaya koyacak, evrenin değişmez
yasalarını ve onlarda gizli olan potansiyel enerjiyi,
insanlığın iyiliği için bünyesine yerleştirilmiş
bulunan gizli sırları yakalayacak, yerin ana maddesini
ayrıştıracak, onlarla bileşimler yapacak,
maddenin oluşumuna ve şekillerine dalacak, hayatın
aşamalarını ve çeşitlerini ortaya çıkaracaktır.
Böylece bu yeryüzünün bayındır hale getirilmesindeki
görevini eksiksiz biçimde gerçekleştirebilecek ve yüce
Allah'ın bu insan denen varlığın yeryüzü
halifeliğine ilişkin sözünü gerçekleştirmiş
olacaktır.
Yüce Allah'ın gaybından habersiz olan sadece insan
değildir. Yerde ve göklerde Allah tarafından
yaratılan her varlık, melekler, cinler ve yalnız
Allah'ın kendilerinin varlığından haberdar
bulunduğu diğer varlıklar da gaybdan habersizdir.
Bunların hepsi de gayb perdesinin açılmasını
gerektirmeyen yükümlükler altındadırlar. Böylece
gaybın sırrı sadece Allah'ın katında
kalır. Başkasına açılmaz.
"De ki; Bilinmezi, gaybı ne göktekiler bilir ne de
yerdekiler. Onu sadece Allah bilir."
Bu kesin bir hükümdür. Bunun ötesinde herhangi bir
davacının iddiasına yer yok. Kuruntuya ve
asılsız şeylere zemin bırakmak yok.
Öncelikle gayb konusu bu genel yapısı ile ortaya
konduktan sonra özel olarak ahiret konusuna yöneliniyor. Zira
ahiret konusu, Tevhid meselesinden sonra, müşriklerle sürtüşmelerin
geçen en önemli konulardan biriydi:
"Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilemezler."
Dirilişin zamanına ilişkin hiçbir bilgilerinin
olamayacağını ifade ediyor. En kapalı
şekliyle bile onu hissetmekten uzak olduklarını
bildiriyor. Onlar dirilişin zamanını kesin biçimde
bilemezler. Burunlarının dibine kadar gelip
yaklaşsa dahi onu duygu olarak hissedemezler. Çünkü bu
konu, yerde ve gökte kimsenin bilemeyeceği belirtilen gayb
konularından biridir... Sonra bundan vazgeçiyor. Bu sefer de
onların ahiretteki durumlarından ve onun gerçekliğine
ilişkin bilgilerinin nereye kadar varabileceğinden söz
ediyor:
"Onların bilgileri ahirete erememiş, o alemin
berisinde kalmıştır."
Bilgileri onun sınırlarında tükendi. Ona ulaşamadı.
Onun uzağında durdu. Kendisine yetişemedi.
"Aslında onlar ahiret konusunda kuşku içindedirler."
Onun geleceğine kesin inanmıyorlar. Aksine onun ne
zaman geleceğini irdeliyor ve onun kopmasını
bekliyor.
"Hatta ondan yana kördüler."
Aksine onlar Ona karşı kördürler. Bu konuda bir
şey görmüyorlar. Onun tabiatından yapısından
hiçbir şey anlamıyorlar. Bu ise birincisinden ve
ikincisinden daha da kötü bir durumdur: