İÇ ALEMLERE İNCE DOKUNUŞLAR
62- (Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yoksa
sıkıntıya düşene, kendisine
yalvardığı takdirde cevap vererek
sıkıntısını gideren ve sizi ardarda gelen
kuşaklar halinde yeryüzüne egemen kılan Allah mı?
Allah'ın yanı sıra başka bir ilah mı var?
Ne kadar kıt düşüncelisiniz
Böylece onların gerçek durumlarını ve iç
alemlerinin giriş-çıkışlarını
hatırlatarak vicdanlarına dokunuyor.
Sıkıntı ve musibet zamanlarında darda kalan
insan bu belayı ve sıkıntıyı bertaraf
etmesi için Allah'ın dışında başka bir
sığınak bulamaz. Bu hal, insanın
sınırlarının daraldığı,
boğazın sıkıldığı, güçlerin
etkisiz duruma düştüğü, dayanakların
devrildiği, insanın etrafına
bakındığı halde kendisini yardımın
vasıtalarından ve kurtuluşun nedenlerinden
soyutlanmış halde gördüğü, ne kendisinin ne de
yeryüzünde başka bir kuvvetin bir fayda
sağlayamadığı, sıkıntı
zamanı için hazırladığı her şeyinin
eriyip gittiği veya kendisini yalnız
bıraktığı, felaket anında
yardımını umduğu herkesin kendisini
tanımazlıktan geldiği veya sırtını döndüğü...
Şartların halidir. Bu zaman diliminde fıtrat
uyanır, yardıma ve kurtarmaya gücü yeten biricik
kuvvete sığınır. Bolluk ve rahat
zamanlarında Allah'ı unutmuş da olsa, bu
sırada O'na yönelir. Çünkü niyazda bulunduğunda dara
düşene yardım eden O'dur. Yalnız O'dur.
Başkası değil. Yakarışı kabul eden
ve belayı başından savan, onu güvene ve huzura
kavuşturan O'dur. Boğazını sıkan
sıkıntıdan da kurtaran O'dur
İnsanlar bolluk zamanlarında ve gaflet dönemlerinde
bu gerçekten habersiz yaşarlar. Bu gerçekten habersiz
olarak yeryüzünün basit-değersiz güçlerinin birinden
kuvvet, yardım alma ve onların himayesine girmeye çalışırlar.
Yalnız dara düştüklerinde, başlarına bir
bela geldiğinde ise, fıtratlarının üzerini
kapla-yan gaflet perdesi yırtılır. Rabb'lerine dönüp
yönelirler. Daha önceleri gaflet içinde olup büyüklük taslamış
olsalar dahi, O'na içtenlikle yalvarırlar.
Kur'an-ı Kerim büyüklük taslayan inkarcıları
fıtratlarında gizli olan bu gerçekle yüzyüze
getiriyor. Bu gerçeği, daha önce sıraladığı
evrensel gerçekler sırasında ele alıyor. Göklerin
ve yerin yaratılışı, gökten yağmurun
yağması, güzelim bahçelerin yetiştirilmesi, yeryüzünün
bir yerleşim alanı yapılmasına
dağların yükseltilmesi, nehirlerin akıtılması,
iki denizin arasına bir engelin konması gerçeklerinin
yanında düşen insanın Allah'a
sığınması, başkasının
değil, sadece yüce Allah'ın O'nun niyazını
kabul etmesi gerçeği de ele alınıyor. Demek ki, bu
da önceki büyük gerçekler gibi önemli bir gerçektir. Bu
gerçeklerin bir kısmı dış dünyada bir kısmı
insanların iç aleminde olmakla birlikte hepsi de aynı döneme
sahip gerçeklerdir.
Hayatlarında yer alan bir gerçekle onların
duygularına dokunmaya devam ediyor: "Sizi ardarda
gelen kuşaklar halinde yeryüzüne egemen kılan Allah
mı?" İlk önce onların insanlık
cinsini yeryüzüne yerleştiren, kuşak kuşak, nesil
nesil varlıklarını sürdüren, yeryüzü yurdunda
kendilerini halife kılıp birbirlerine mirasçı
kılan yüce Allah değil mi?
Onları bu yeryüzünde varlıklarını sürdürmelerine
imkan sağlayan, yasalara uygun biçimde yaratan bu
yeryüzünde halifelik görevini yerine getirebilecek güçler ve
yeteneklerle donatan, onları bu kapsamlı göreve hazırlayan
Allah değil mi?
Bu yasalar sayesinde yeryüzü onlara bir yerleşim bölgesi
kılınmıştı. Evrenin tamamı
birbiriyle uyumlu ve ahenkli hale gelmiştir. Böylece
yeryüzünde hayat için gereken bütün şartlar ve
uygunluklar bir araya getirilmiştir. Bu evrenin özünde ve
ahenginde zorunlu olan pek çok şartlardan sadece bir tanesi
ihlal edildiğinde bu yeryüzünde hayatın
varlığı imkansız hale gelir.
Ve nihayetinde ölüm ve hayatı belirleyen ve bunu
nesiller boyunca sürdüren Allah değil mi? Eğer önceki
insanların tamamı yaşasaydı, yeryüzü onlara
ve sonrakilere dar gelirdi. Hayatın,
uygarlığın ve düşüncenin gelişimi
sekteye uğrardı. Zira ancak nesillerin yenilenmesi ile düşünceler
deneyimler ve çalışmalar yenilenebilir. Öncekiler ile
sonrakiler arasında bir çatışma çıkmadan
hayatın evrelerinin yenilenmesi mümkün olmamaktadır.
Ancak öncekiler ile sonrakiler arasında düşünce ve
bilinç alanında bir çatışma olması kaçınılmaz
bir durumdur. Eğer önceki insanlar hep hayatta olsalardı,
çatışma ve çelişkiler çok geniş alanlara
yayılacaktı! İleriye doğru atılan hayat
kervanı yolundan alı konacaktı!
Bunların hepsi insanın içindeki gerçeklerdir.
Bunlar da tıpkı çevresindeki gerçekler gibi birer
olgudur.
"Allah'ın yanı sıra başka bir ilâh mı
var?"
Onlar insanın iç aleminin derinliklerin ve hayatın içinde
birer realite olarak gözlenen bu gerçekleri unutuyorlar ve onları
hesaba katmıyorlar.
"Ne kadar kıt düşüncelisiniz."
Eğer insan buna benzer gerçekleri hatırlayabilirse,
fıtratın başta gelen bağı ile sürekli
Allah'a bağlılığını sürdürür.
Rabb'inden habersiz yaşamaz. Kimseyi O'na ortak koşmaz.
EVRENİN ŞAHİTLİĞİ
Sonra surenin akışı içinde, insanın
hayatında bu gezegen üzerindeki çalışmalarında
ve inkar edilmesi mümkün olmayan gözlemlerinde somutlaşan
başka bazı gerçekler de ele alınmaktadır.