45- Semudoğullarına da "Allah'a kulluk ediniz"
çağrısını seslendirsin diye kardeşleri
Salih'i peygamber olarak gönderdik. Fakat Semudoğulları,
birbirleri ile çatışan iki karşı gruba
ayrıldılar.
Bir grup onun çağrısına kulak verip kabul
etmiş, diğer grup da ona karşı çıkmıştır.
Kur'an-ı Kerim'in başka yerlerinde bu kıssaya
ilişkin açıklamalarından
anladığımıza göre O'na karşı çıkanlar
çoğunluktaydı. Surenin bu bölümünde, Kur'an-ın,
hikâye anlatımında izlediği metoda bağlı
olarak bir boşluk yer alıyor. Burada bırakılan
boşluktan anlıyoruz ki, ilahi mesajdan yüz çevirip onu
yalan sayan Mekkeli müşriklerin Peygamberimize -salat ve
selam üzerine olsun- karşı tutumları gibi,
Allah'ın hidayetini isteyecekleri yerde Hz. Salih'in
kendilerini uyardığı Allah'ın
azabının hemen gelmesini istediler. Hz. Salih ise
hidayeti istemeyip azabın hemen gelmesini istemelerini
yadırgamış ve onları tevbe edip Allah'a yönelmeye
çağırmıştır. Belki bu yolla
Allah'ın rahmeti kendilerine ulaşabilirdi.
46- Salih onlara "Ey soydaşlarım, niye iyilikten
önce kötülüğü istiyorsunuz, neden çarpılacağınız
cezanın biran önce başınıza gelmesini
diliyorsunuz? Allah'tan af dilesenize, ; ola ki O'nun
merhametinden pay alırsınız. "
İlahi mesajı yalanlayanların kalbleri bozuk
olduğu için şöyle diyorlardı: "Allah'ım
hu senin katındaki gerçeğin kendisi ise, bize gökten
bir taş yağdır veya bize acıklı bir azap
gönder" Halbuki onların "Allah'ım!
Eğer bu senin katındaki gerçek ise bizi O'na iman
etmeye, O'nu tasdik etmeye ilet" demeleri gerekiyordu.
Hz. Salih'in kavmi de böyle diyordu. Peygamberlerinin rahmet,
tevbe ve bağışlanma istemeye ilişkin yol göstermesini,
yönlendirmesini kabul etmiyorlardı. O'nun ve onunla birlikte
iman edenlerin, başlarına bela olduklarını
ileri sürüyor ve onları uğursuz sayıyorlardı.
Bunların ardından başlarına bir kötülük
geleceğinden endişe ediyorlardı.