34- Kraliçe dedi ki; "Hükümdarlar bir ülkeye ayak bastıklarında
oranın düzenini alt-üst ederler ve halkının seçkinlerini
hor ve itibarsız duruma düşürürler. Onlar hep böyle
yaparlar. "
35- "Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim
ve elçilerimin nasıl bir cevapla döneceklerini göreceğim.
"
Kadın biliyor ki, bir kente girdiklerinde orada
bozgunculuğu yaymak, yakıp yıkmak, ırza-namusa
tecavüz etmek, orayı savunan güçleri ve bunlara komuta
eden düşkünleri, ileri gelenleri ezip geçmek, direnişin
ana kaynağını oluşturdukları için onları
horlamak ve aşağılamak kralların genel
karakteridir.
Hediye kalbi yumuşatır ve sevginin sembolüdür. Savaşın
önlenmesine de yol açabilir. Bu aynı zamanda bir denemedir.
Eğer Hz. Süleyman onu kabul ederse, bu onun dünyalık
peşinde olduğunu ve dünya vasıtalarının
fayda verebileceğini gösterir. Yok eğer kabul etmeye
yanaşmazsa o zaman bu bir inanç meselesidir. Hiç bir mal
onu engelleyemez. Yeryüzünün en değerli
varlıkları bile onu durdurmaz.
Böylece sahnenin perdesi iniyor ve sonra yeni bir sahne için
tekrar açılıyor. Bir de bakıyoruz ki, kraliçenin
elçileri ve hediyeleri Hz. Süleyman'ın huzurunda. Hz. Süleyman
onların kendisini mal ile satın almaya yönelmelerine
fena halde kızıyor. Kendisini bu yolla islama çağırmaktan
vazgeçirmeye çalışmalarını şiddetle
reddediyor. Sert biçimde ve ısrarla son sözünü söylüyor
ve tehdidini savuruyor.
36- Kraliçenin elçisi gelince Süleyman ona dedi ki; "Beni
mal ile mi kandıracaksınız? Allah'ın bana
bağışladığı ayrıcalıklar
size verdiklerinden daha üstündür. .Siz bu hediyenizle
övünebilirsiniz?"
37- "Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı
koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine
yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek
burunlarını yere sürte sürte onları
yurtlarından çıkarırız. "
Tekliflerinin red edilişinde malın basite
alındığı, yeri ve zamanı olmayan bu
teklifin abesliği ortaya konuyor. İnanç ve dava alanında
bu tür tekliflerin saçma olacağı belirtiliyor. "Beni
mal ile mi kandıracaksınız? " Siz bana bu
basit ve değersiz malları mı takdim ediyorsunuz? "Allah'ın
bana bağışladığı
ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür."
Yüce Allah, elinizdekinden çok daha değerlisini bana
vermiştir. Bana maldan daha değerli olduğu kesin
olan şeyleri vermiştir. İlim ve peygamberlik.
Cinlerin ve kuşların emrine verilişi. Onun için
yeryüzünün diğer değerleri ve malları beni mutlu
etmiyor. "Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz? Siz
ancak yüce Allah ile bağları bulunmayan, onun
hediyelerine mazhar olmayan, toprağa bağımlı
insanları ilgilendiren bu tür basit değerleri arzu
edersiniz?
Böylece onların tekliflerini reddettikten sonra tehdide
başvuruyor: "Şimdi efendilerine dön. Ve
korkunç olan akibeti bekleyin" Yemin ederim ki, karşı
koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerine
yürürüz." Hiçbir insanını sahip
olamayacağı hiçbir kraliçe ve milletinin karşı
koyamayacağı ordularla geliriz. "Ve
onurlarını çiğneyerek, burunlarını yere
sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız.
Onları aşağılanmış ve
horlanmış bir biçimde oradan çıkarırım.
Onları sürerim.
Böylece bu çetin sahnenin de perdesi kapanıyor. Elçiler
geri dönüyorlar. Olay içinde onların görevi bitiyor. Ve
artık onlardan hiç söz edilmiyor. Sanki her şey
bitmiş ve bu konudaki söz sona ermiştir.
Sonra Hz. Süleyman'a -selâm üzerine olsun- yöneliyoruz. O,
böyle bir karşılamanın düşmanlık
isteyen kraliçenin işinin bitireceğini anlıyor.
-Nitekim kraliçenin Hz. Süleyman'ın etkili mektubunun bir
hediye ile karşılık vermesi de bunu gösteriyor!-
Kraliçenin bu teklifi kabul edebileceğini kesinkes biliyor.
Zaten öyle de oluyor.
Konunun içinde kraliçenin elçilerinin kendisine nasıl döndükleri,
ona neler söylediği, bundan sonra onun ne yapmaya karar
verdiği belirtilmiyor. Bu konular açıklanmıyor.
Sonraki gelişmelerden kraliçenin gelmekte oldu unu Hz.
Süleyman'ın bunu bildiğini ve kraliçenin gelirken
geride bıraktığı güvenli ve korumalı
tahtının da getirilmesi işini komutanlarıyla müzakere
ettiğini anlıyoruz.