27- Süleyman, hudhud'a dedi ki; "Göreceğiz
bakalım, doğru mu söylüyorsun yoksa yalancının
birimisin?"
28- "Şu mektubumu götürüp onlara at, sonra seni
göremeyecekleri bir yere çekil de bak bakalım ne gibi bir
sonuca varacaklar?"
Burada mektubun içeriği açıklanmıyor. İçeriği
de mektubun kendisi gibi gizli tutuluyor. Oraya gidiyor. Açıklıyor
ve ilan ediliyor. Korkutma sanatı da en uygun yerinde
sunuluyor!
MEKTUP VE SEBE'NİN KRALİÇESİ
Böylece bu sahnenin perdesi kapanıyor. Açıldığında
birden kraliçeyi görüyoruz karşımızda. Mektup
kendisine ulaşmış, bu önemli iş konusunda
kraliçe halkının ileri gelenleriyle bunu
değerlendiriliyor.
29-Kraliçe dedi ki; "Ey devletin ileri gelenleri, bana
havadan çok önemli
bir mektup atıldı.
30-Mektup, Süleyman'dan geliyor, Rahman ve Rahim olan Allah'ın
adı ile başlıyor.
31-İçinde "Bana karşı büyüklük taslamayınız,
boyun eğerek huzuruma geliniz " diyor.
Kraliçe kendisine bir mektubun gönderildiğini onlara
haber veriyor. Bu ifadeden biz onun bu mektubun kim
tarafından gönderildiğini bilemediğini çıkarabiliriz.
Eğer tefsir bilginlerinin belirttiği gibi kraliçe bu
mektubun hudhud tarafından getirildiğini bilseydi
normalde meydana gelmeyen bu ilginç olayı onlara açıklardı.
Fakat kimin getirdiğini bilmediği için gönderme
fiilini edilgen biçimde kullanmıştır. (Gönderildi)
Bu da, kraliçenin mektubun kim tarafından ve nasıl
ulaştırıldığını
bilmediğini tercih etmemize neden olmaktadır.
Kraliçe mektubu "değerli" bir mektup diye
niteliyor. Bu nitelik belki mektubun mühründen belki
şeklinden belki de ileri gelenlere açıkladığı
içerikten kaynaklanmaktadır: "Mektup Süleyman'dan
geliyor. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile
başlıyor." İçinde Bana karşı büyüklük
taslamayınız, boyun eğerek huzurumuza geliniz diyor."
Kraliçe Allah'a tapmıyordu. Fakat Hz. Süleyman'ın
namı bu bölgede de yayılmıştı.
Kur'an'ın aktardığı mektubun ifade biçiminde
bir üstünlük, ustalık ve kesinlik vardır. Bu da kraliçenin
gönderilen mektubu "değerli bir mektup"
şeklinde nitelemesinde etkili olmuş olabilir.
Mektubun içeriği gayet kolay anlaşılmakta ve
etkili olmaktadır. Esirgeyen, bağışlaşan
Allah'ın adı ile başlamaktadır. Ve sadece bir
şeyin yerine getirilmesini istemektedir: Mektubu gönderene
karşı büyüklük taslamayın, ona karşı
dikilmeyin. Kendilerine adı ile hitab ettiği Allah'a
teslim olarak gelsin.
Kraliçe mektubun içeriğini milletinin ileri gelenlerine
anlattıktan sonra yeniden söze giriyor. Onların düşüncelerini
almak istiyor. Toplu bir değerlendirme yapılmadan kesin
kararı vermeyeceğini açıkça bildiriyor.
32- Kraliçe "Ey devletin ileri gelenleri, bu konuda ne
yapmam gerektiğine ilişkin görüşlerinizi söyleyiniz,
ben sizin görüşünüzü almadan hiçbir işi kesin
sonuca bağlamam.
Buradan da kraliçenin tedbirli, ileri görüşlü
karakteri ortaya çıkıyor. Açıktır ki o ilk
andan itibaren bilinmeyen bir şekilde kendisine gönderilen,
üstünlüğü ve kesinliği ortada olan bu mektuba
kendisini kaptırmıştır. Milletinin ileri
gelenlerine bu mektubun "değerli" bir mektup
olduğunu açıklarken bu etkisinde kalışı
ileri gelenlerin gönüllerine de aşılamıştı.
Anlaşılıyor ki o, cephe almak ve düşmanlık
yapmak istemiyor. Fakat bunu açık olarak söylememektedir.
Fakat mektubu bu şekilde nitelemekle görüşüne zemin
hazırlamaktadır. Daha sonrada onların görüşlerini
istemekte ve olayı değerlendirip ortak bir fikir ortaya
çıkarmalarını beklemektedir.
Devlet başkanının emri altında çalışan
adamlar genel kararlara bağlı olarak iş yapmaya
hazır olduklarını açıklamakta, fakat
asıl kararın kraliçeye ait olduğunu
belirtmektedirler:
33- İleri gelen devlet adamları dediler ki; "Biz
güçlüyüz, yaman savaşçılarız, ferman senindir,
düşün de ne buyuracağına karar ver. "
Burada kraliçenin kişiliğinin ötesinde `kadının
kişiliği ortaya çıkmaktadır. Kadın
karakter olarak savaşlardan ve yıkımlardan
hoşlanmaz. Kuvvet ve sertlik silahını kullanmadan
hile ve yumuşaklık silahını kullanır: