19- Lât ve Uzza hakkındaki görüşünüz nedir?
20- Ya bunların öbürü, üçüncüsü olan Menat hakkında
ne düşünüyorsunuz?
21- Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın, öyle mi?
22- Öyleyse bu haksız bir bölüştürmedir.
"Lat" üzerinde yazılar bulunan beyaz bir kaya
parçası idi. Taif'te bulunan bu putun üzerinde bir yapı
vardı. Yapı örtü ile kaplı idi.
Tapınağın sürekli bekçisi vardı. Ayrıca
bir avlu ile çevrili idi. Bu puta Sakıfoğulları
ile yandaşlarından oluşmuş Taifliler
taparlardı. Taifliler diğer arap kabilelerine
karşı bu putla övünürlerdi. Yalnız
Kureyşlilere karşı övünemezlerdi. Çünkü Kureyşliler
Hz. İbrahim tarafından yapılmış olan Kâbe'nin
sahipleri idiler. Bu putun adı olan "Lât" sözcüğü,
"Allah" özel isminin dişili (müennesi) sayılırdı.
"Uzza" Mekke ile Taif arasındaki
"Nahte" denen yerde bulunan bir ağaçtı, bu
ağacın üzerinde bir anıt-yapı vardı ve
anıt da bir perde ile örtülü idi. Bu puta Kureyşliler
tapardı. Nitekim Ebu Süfyan Uhud savaşı öncesinde
müslümanlara "Bizim Uzza'mız var, sizin Uzza'nız
yok" demişti. Bu sözler Peygamberimizin kulağına
varınca müslümanlara şu
karşılığı vermelerini önerdi; "Ona
deyiniz ki, bizim Rabb'imiz var, fakat sizin Rabb'iniz yok".
"Uzzà ° sözcüğü de "Aziz" sözcüğünün
dişili (müennesi) kabul ediliyordu.
"Menat" adlı put ise Mekke ile Medine
arasındaki bir sapa yol üzerinde bulunan "Muşellel"
denen yerde idi. Huzaa, Evs ve Hazreç kabileleri cahiliyye
dönemlerinde bu puta taparlar ve Kâbe'yi ziyaret etmeye giderken
yolculuklarına onun yanından başlarlardı.
Arap yarımadasında bunların yanısıra
çeşitli kabileler tarafından tapılan daha pek çok
put vardı. Fakat bu üçü sözkonusu putların en büyükleri
idi.
Öyle sanılıyor ki, bu düzmece ilahlar meleklerin
sembolleri idiler. Melekler ise Araplarca "dişi"
varlıklar sayılıyor ve Allah'ın
kızları kabul ediliyordu. Bu gerekçe ile onlara tapıyorlardı.
Böyle durumlarda çoğunlukla işin özü unutulur ve bu
semboller halk yığınları tarafından
doğrudan doğruya ilah kabul edilir. Bir avuçluk aydın
azınlıktan başka bu masalın aslını
hatırlayan kalmaz olur.
Ayette kullanılan soru kalıbından
anlaşılacağı üzere yüce Allah gerek bu üç
putu, gerekse bunlara tapınılmasını hayretle
karşılıyor, bundan tuhaf bir olay olarak sözediyor.
Okuyoruz:
"Lât ve Uzza hakkındaki görüşünüz nedir?
Ya bunların öbürü, üçüncüsü olan Menat hakkında
ne düşünüyorsunuz?"
Gerek "Görüşünüz nedir?" şeklinde
başlayan soru cümlesinde, gerekse bu putların
üçüncüsü olan Menat'tan sözeden ifadelerde hayret duygusu ve
teşhir edip rezil etme amacı belirgindir.
Yüce Allah bu putlardan sözettikten sonra müşriklerin
erkekleri kendilerine ayırıp dişileri yüce Allah'a
bırakan iddialarını kınıyor.
Okuyalım:
"Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın öyle mi?
Öyleyse bu haksız bir bölüştürmedir."
Bu mizah üsluplu ayetler, bu putlar ile meleklerin dişi
varlıklar olduğu ve bunların müşriklerce
Allah'a yakıştırıldıkları yolundaki
masal arasında ilişki olduğunu gösteriyor. Bu da
yukarda benimsediğimizi söylediğimiz bu konudaki açıklamamıza
ağırlık ve haklılık
kazandırıyor.
Araplar kız çocuklarını hor görüyorlardı.
Buna rağmen utanmadan melekleri "dişi"
sayıp onları Allah'ın kızları kabul
ediyorlardı. Oysa ne melekler hakkında böyle düşünmelerini
gerektirecek bir bilgileri ve ne de bu sözde "dişi"
varlıkları Allah'a
yakıştırmalarını haklı gösterecek
bir gerekçeleri vardı.
Yüce Allah burada onları bu düşünceleri ile, bu
düzmece masalları ile suçüstü yakalayarak hem kendilerini,
hem de uydurdukları masalı alaya alıyor. Tekrar
okuyoruz:
"Demek erkekler sizin, dişiler Allah'a, öyle mi?"
O halde Allah ile aranızda yaptığınız
bu bölüştürme adalet ilkesine aykırı bir bölüştürmedir.
Tekrarlayalım:
"Öyleyse bu haksız bir bölüştürmedir."
Aslında mesele tümü ile kuruntudur; hiçbir bilimsel ve
objektif dayanağı yoktur; delilden ve ispattan
tamamı ile yoksundur. Okuyoruz: