Ahiret yurdunda cehennem azgınlar ve zalimler için bir
gözetleme yeri ve barınak olduğuna göre, oradan asla
kurtulamayacaklarına ve başka bir yere gidemeyeceklerine
göre, müttakiler de buna karşın (Bahçeler ve üzüm
bağları) şeklinde simgelenen kurtuluş yerine
ve barınağa gideceklerdir. Yüce Allah'ın bunca
meyvenin arasından üzümü seçmesi ve onu belirlemesi,
Kur'an'ın ilk kez seslendiği o günkü Arap toplumunun,
üzümü tanımış olmalarındandır. Ayet
metninde yer alan "Kavaib" memeleri büyüyüp
tomurcuklanmış genç kızlar "etrab" ise
bir yaşta ve aynı güzellikte "Ke'sen dihaka"
ise, dolu kadehler demektir.
Burada sıralanan nimetler insanın kavrama
yeteneklerine yaklaştırıldıkları için
duyu organları ile dış yüzleri kavranabilir somut
nimetlerdir. Ama tatlarının gerçek niteliklerine ve
bunlarla doyuma ulaşmaya gelince yeryüzü sakinleri bu
yeryüzünün kavrama yeteneklerine ve düşünce yapısına
bağlı kaldıkları sürece, bunun nasıl
olacağını asla kavrayamazlar.
Bir de bu nimetlere ek olarak, kendilerine, vicdanın
tadına vardığı ve aklın
kavrayabildiği bir atmosfer sağlanmıştır.
"Orada ne boş bir söz ve ne de yalan işitirler."
Orada yaşadıkları hayat, boş sözlerden ve
tartışmanın eşlik ettiği
inkarcılıktan korunmuş bir hayattır. Çünkü
gerçek, üzerinde tartışmaya ve inkar etmeye ve içinde
hiçbir yarar olmayan boş söze yer olmayacak kadar apaçık
ortadadır. Bu öyle bir yücelik öyle bir doyumdur ki tam
edebiyat yurduna layıktır.
"Bunlar Rabbinin katından yaptıklarına,
karşılığı verilenlerdir."
Burada, ifadede güzelliği ve ayette yer alan "ceza"
ve "atâ" sözcüklerinin birbirinden ayrılarak
sağlanan müzikal ahengi sezebiliyoruz... Nitekim hemen hemen
surenin ayet sonu kafiyelerine yerleştirilmiş olan
etkiyi de görüyoruz. Zaten bu, tüm cüzde kısaca göze
batan apaçık bir olgudur.