O

Naziat

O

   

1-Andolsun söküp çıkaranlara.

2- Hemen çekip alanlara.

3- Yüzüp gidenlere.

4- Yarışıp, geçenlere.

5- Derken işi düzenliyenlere!

Ayet-i kerimelerin bu ifadelerinin yorumu hakkında denmiştir ki: Naziat ruhları sert bir şekilde çekip alan meleklerdir. "Naşitat" hareketlerinde serbest olan melekler, "sabihat" yüceler aleminde yüzen melekler, "sabikat" ise herkesten önce imana veya Rabblerinin emrine itaata koşan melekler, "müdebbirat" ise kendilerine havale edilen işleri düzenleyen, idare eden meleklerdir. Yine denmiştir ki, bunlar yörüngelerinde giden, hareket eden, bir konaktan diğerine geçip giden, Allah'ın uzay boşluğunda ona bağlı olarak yüzüp giden koşuşunda ve dönüşünde bir yarış içinde bulunanlar ve Allah'ın kendilerine yüklediği görevi yerine getiren yıldızlardır. Ve sonuçlarını en güzel şekilde dünyadaki hayat ve onunla ilgili olaylar üzerinde etkilerini mükemmel idare eden yıldızlardır.

Yine denmiştir ki; Naziat, naşitat, sabihat ve sabikat yıldızdırlar. Müdebbirat ise meleklerdir.

Şöyle de denmiştir: Naziat, naşitat ve sabihat yıldızlar; sabikat ve müdebbirat ise meleklerdir.

Bu kelimelerin anlamları ne olursa olsun Kur'an'ın atmosferdeki hayattan ve onların bu şekilde sergilenişinden birtakım hislere kapılıyoruz. Bunlar her şeyden önce duygularda bir sarsıntı meydana getirmektedir. Vicdanlarda bir ürperti, ürküten ve korkutan bir şeyin tesirini ve etkisini meydana getirmektedir. Bu nedenle bunlar surenin girişi ile güçlü bir bütünlüğe ulaşmaktadır. Böylece sonda gelmekte olan ürpertici, yıldırıcı büyük tehlikenin oluşturduğu korku ve dehşeti karşılamaya duyguyu hazırlamaktadır.

Biz de bu duyarlılıkla beraber olmak için onları olduğu gibi anlamlarının ayrıntılarına girip tartışmaya gerek duymadan, bırakmayı tercih ediyoruz ki Kur'an'ın mesajına, direktiflerine açık bir hayat yaşayalım. Kur'an'ı bütün mesajları ve direktifleri ile kendi yapısı içinde tanışıp etkilerini içimizde hissedelim. Asıl hedef kalbin sarsılarak uyarılmasıdır. Kur'an bunu değişik yöntemler kullanarak elde etmeye çalışır. Sonra Hz. Ömer bu konuda bizim için güzel bir örnektir. Hz. Ömer Abese suresini okumuş "ve fakiheten ve ebben" ayetine geldiğinde şöyle demişti: Fakihe meyvedir, anladık bunu. Ebben nedir acaba? Ardından sözlerine hemen şu cümleyi ilave etmişti: Ey Hattabın oğlu Ömer, Allah'a yemin olsun ki bu tekellüftür, işi yokuşa sürmektir. Yüce Allah'ın kitabından bir kelimeyi bilmemen sana ne zarar verir ki? Başka bir rivayete göre ise O "bunların hepsini biliyoruz, fakat ebben nedir" demiş, hemen ardından kendi kendine kızarak elindeki değneği kırıp yere atarak şöyle demiştir: "Bu Allah'a yemin olsun ki yokuşa sürmektir. Ey ümmü Ömer'in oğlu sen Ebb'in ne olduğunu bilmesen ne olur ki Sonra şöyle demiştir. Bu kitabın açık hükümlerine uyun, açık olmayanlarını ise öyle bırakın". Bunlar Allah'ın yüce sözlerine karşı edepten kaynaklanmış davranış örnekleridir. Kulun Rabbin sözleri karşısındaki edebinin ifadesidir. Zira bu sözlerin bir kısmının özü itibarı ile kapalı kalması hedeflenmiş ve böylece bu kapalılık bir amacın gerçekleşmesine yol açmış olabilir.

Surenin "yemin edilme" havasındaki bu girişinden sonra gelen ayetler, bu önemli gerçeği tasvir etmektedir:.

 

 

O

 

O