19- Bu söylenenler bir öğüttür. Dileyen, Rabbine
erdirecek yolu
tutar.
Bu. sıkıntı dolu dehşete sürükleyen
felâketli yolun yanında Allah'a erdiren yol güvenli ve
rahattır.
Bu ayetler yalanlayıcıların dizlerini
titretirken Peygamberimiz ile o günün bir avuçluk güçsüz
mümin azınlığın kalplerine huzur, güven ve
sarsılmazlık duygusu aşılıyor. Çünkü
Peygamberimiz ve müminler bu ayetleri okurken şunları
hissediyorlar: Yüce Allah onlarla beraberdir, düşmanlarını
tepeliyor, ağır cezalara çarptırıyor. Şu
anda onlara kısa bir mühlet verilmiştir, o kadar. Bu mühletin
süresi dolunca işlerini bitirecektir; tanınan mühletin
sonu gelince yüce Allah, hem kendisinin hem de müminlerin düşmanları
olan bu sapıkları yakalarından tutarak
ağır zincirlere vuracak, cehenneme atacak ve
acıklı azaba uğratacaktır.
Yüce Allah gerçi düşmanlarına bir süre için
mühlet tanır, ama hiçbir zaman dostlarını
onların ellerine bırakmaz.
Şimdi surenin ikinci yarısına sıra geldi.
Tek ve uzun bir ayetten oluşan bu bölüm, bu konudaki en
tutarlı vè güvenilir görüşe göre surenin girişinden
bir yıl sonra inmiştir. Okuyoruz:
20- Senin ve bazı arkadaşlarının, gecenin
ya üçte ikisine yakın bölümünü ya yarısını
ya da üçte birini ibadetle geçirdiğinizi Rabbin biliyor.
Gecenin ve gündüzün sürelerini belirleyen Allah'tır. O bu
gece ibadetinin temposuna dayanamayacağınızın
farkındadır. Bundan böyle kolayınıza gelecek
kadar Kur'an okuyunuz. Aranızda hastalar
olacağını, bir bölümünüzün Allah'ın lütfettiği
geçim payını elde edebilmek için yeryüzünde
oradan-oraya koştuğunu, bir bölümünüzün de O'nun
yolunda savaştığını Allah biliyor.
Öyleyse kolayınıza gelecek kadar Kur ân okuyunuz.
Namazı kılınız, zekatı veriniz, gönüllü
olarak ve karşılık beklemeksizin Allah'a borç
veriniz. Kendiniz için yaptığınız
hayırları ilerde Allah katında daha yararlı ve
daha büyük ödüllü olarak bulursunuz. Allah'tan af dileyiniz.
Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcı ve
merhametlidir.
Bu ayet, çekilen yorgunlukları, zahmetleri ve
sıkıntıları yumuşak
okşayışları ile silen serin bir "hafifletme"
meltemi estiriyor. Yüce Allah'ın Peygamberimize ve müminlere
yönelik "kolaylaştırma" çağrısını
seslendiriyor. Yüce Allah Peygamberimizin ve müminlerin samimi
bağlılıklarını belirlemiştir.
Onların uzun gece namazları boyunca ayakta dikilmekten
ayaklarının şiştiğini görmüştür.
Aslında O, uzun uzun Kur'an okuyarak ve saatlerce namazda
durarak sıkıntı çekmesini istemektir. O'nun istediği
tek şey Peygamberimizi, hayatının geride kalan bölümü
boyunca sırtında taşıyacağı
ağır göreve hazırlamak ve kendisi ile birlikte bu
çetin yola giren az sayıdaki müminlerin O'nun temposuna
ayak uyduracak pişkinlik düzeyine yükselmelerini sağlamaktı.
Ayetin ilk cümlelerini oluşturan "sesleniş"
sevgi yüklü ve güven aşılayıcıdır.
"Senin ve bazı arkadaşlarının, gecenin
ya üçte ikisine yakın bölümünü ya yarısını
ya da üçte birini ibadetle geçirdiğinizi Rabbın
biliyor."
Rabbin seni ve arkadaşlarını görüyor. Yakın
arkadaşlarınla birlikte geceleri uykusuz kalarak
kıldığımız namaz Allah'ın
terazisinde ağırlık sağlamış, kabul
edilmiştir. Rabbin, senin yakın arkadaşlarınla
birlikte uykularınızı bölerek yataklarınızdan
kalktığınızı, soğuk gecelerde
ılık döşeklerinizden isteyerek
uzaklaştığınızı,
kışkırtıcı yatak
fısıltısı yerine yüce Allah'ın çağrısına
kulak verdiğinizi biliyor. Rabbin sana ve yakın
arkadaşlarına acıyor ve
taşıdığınız bu gece ibadeti yükümlülüğünü
hafifletmek istiyor. Devam ediyoruz:
"Gecenin ve gündüzün sürelerini belirleyen Allah'tır."
Buna göre birinden alır, öbürüne ekler. Böylece
geceler bazan uzun, bazan de kısa olur. Sen ve yakın
arkadaşların kısa-uzun ayırımı
yapmaksızın gecelerin ya üçte ikiye yakın bölümlerini
ya yarılarını ya da üçte birilerini ibadetle
geçirmeye devam etmek durumundasınız. Allah bunu sürdürmenin
size zor geleceğini biliyor. O sizi sıkmak,
sıkıntıya sokmak istemez. O'nun istediği tek
şey sizin ilerdeki mücadeleniz için azık
biriktirmenizdir. Bu azığı biriktirdiğiniz görüldü.
O halde bu yükümlülüğünüzü hafifletin, gece
ibadetinizi kolaylaştırın. Devam ediyoruz:
"Bundan böyle kolayınıza gelecek
kadar
Kur'an okuyunuz."
Gece namazlarınızda uzun uzun Kur'an okuma
uygulamasına son veriniz, kendinizi sıkıntıya
düşürmeyiniz, aşırı derecede
yorulmayınız. Yüce Allah, sizi tüm emeklerinizi ve
enerjilerini yutacak görevlerin beklediğini biliyor. Uzun
gece ibadeti bu görevlerle birlikte zor olur. Devam ediyoruz:
"Aranızda hastalar olacağını, bir bölümünüzün
Allah'ın lütfettiği geçim payı elde edebilmek için
yeryüzünde oradan-oraya koştuğunu, bir bölümünüzün
de O'nun yolunda savaştığını Allah
biliyor."
Hastalar gece ibadeti yapmak için zor kalkarlar. Bir
bölümünüz de gündüzleri geçim peşinde koşmak,
bunun için çalışmak zorundadır. Bu da
hayatın kaçınılmaz gereklerinden biridir. Yüce
Allah sizin dünya işlerinden el-etek çekerek tıpkı
hristiyan keşişleri,gibi manastırlara kapanıp
kendinizi tümü ile ibadete vermenizi istemez. Bunun yanısıra
yüce Allah ilerde size savaşma izni verecek, zalimler
karşısında zafer kazanmanızı nasip edecek,
yeryüzüne azgınları titretecek islam
sancağını dalgalandırmayı
başarmanızı sağlayacaktır. O halde bu yükümlülüğünüzü
hafifletin;
"Öyleyse kolayınıza gelecek kadar Kur'an
okuyunuz."
Kendinizi zora, sıkıntıya, meşakkate
koşmayınız. Yalnız bu dinin farz olan görevlerini
düzenli biçimde yerine getiriniz.
"Namazı kılınız, zekatı veriniz."
Bunların yanısıra yüce Allah'a karşılık
beklemeksizin, gönüllü olarak borç veriniz, ilerde karşılığını
fazlası ile bulacak hayırlar yapınız. Yani;
"Gönüllü olarak
ve
karşılık
beklemeksizin Allah'a borç veriniz. Kendiniz için yaptığınız
hayırları ilerde Allah katında daha yararlı ve
daha büyük ödüllü olarak bulursunuz."
Ayrıca Allah'a yönelerek O'ndan kusurlarınızı
affetmesini dileyiniz. Çünkü insan ne kadar dikkat ederse etsin,
ne kadar doğruyu araştırırsa
araştırsın, yine de yanılabilir, kusur
işleyebilir.
"Allah'tan af dileyiniz. Çünkü kuşkusuz Allah
bağışlayıcı ve merhametlidir."
Bu
ayet, gece ibadetine ilişkin buyruktan bir yıl sonra
gelen bir kolaylaştırma direktifi; bir merhamet, sevgi
ve güven aşılama dokunuşudur. Yüce Allah böylece
müminlerin gece ibadeti ile ilgili yükümlülüklerini
hafifletmiş, bu ibadeti farz olmaktan çıkarıp
"nafile"ye dönüştürmüş oluyordu.
Peygamberimize gelince o bu konudaki tutumunu
değiştirmemişti. Yine gecenin üçte birinin altına
düşmeyen bir bölümünü ibadetle geçirme uygulamasına
bağlı kalmıştı. Gecenin bu sessiz ve
sakin saatlerinde Rabbine yalvarıyor, O'nun dergahına
sığınarak hayat ve cihad azığı
sağlıyordu. Üstelik gözleri uykuya dalsa bile kalbi
hep uyanıktı. sürekli Allah'ı anıyor, her an
O'na bağlılığını tazeliyordu.
Sırtında taşıdığı yükümlülüğün
ağırlığına ve sorumluluklarının
yorgunluğuna rağmen geceleri yüce Rabbi ile başbaşa
kalmayı hep devam ettirmiştir. Çünkü her şeyden
yana boşalttığı kalbinde sadece yüce Allah
vardı.