O gün yıldızlar kararır, gök parçalanır
dağlar ufalanıp havada uçan toza dönüşür.
Kur'an'ın çeşitli surelerinde bu evrensel alt-üst oluşu
tasvir eden birçok sahneler sunulur. Bütün bu sahnelerin
verdikleri ortak imaj şudur. O gün görünen evrenin
şırazesi kopar. Bu kopmaya korkunç gürültüler, sarsıntılar
ve patlamalar eşlik eder. Bu dehşetli olaylar
insanların öteden beri gözledikleri deprem gibi volkanik
patlamalar gibi, yıldırımlar gibi korku ve
dehşet saçan küçük çaplı doğal olaylara hiç
benzemezler. Eğer bir karşılaştırma
yapacak olursak bu doğal olaylar, kıyametin
dehşetli olayları yanında hidrojen bombası
yanındaki çocukların bayram fişekleri
patlamaları gibi kalır. Bu
karşılaştırma bile sadece bir meseleyi insan
aklına yaklaştırma girişiminden ibarettir.
Yoksa evrenin parçalanmasının ve bize
anlatıldığı biçimde dağılmasının
meydana getireceği dehşet, kesinlikle insanın
tasavvur kapasitesine sığmayacak kadar büyüktür.
Bu evrensel sahnelerde somutlaşan dehşetin
yanısıra okuduğumuz ayetlerde kıyamet gününe
ertelenen bir başka büyük olaya değiniliyor. Bu olay bütün
peygamberlerin uzun insanlık boyunca sürdürdükleri çağrı
misyonunun bilançosunun sunulmasıdır, bu sunuluşa
ilişkin randevudur. Bütün peygamberlere o gün için
randevu verilmiş, o gün genel bir buluşma günü olarak
belirlenmiştir.
buluşmada
peygamberler göklerden, yeryüzünden ve dağlardan daha
ağır basan o büyük konuya ilişkin son
hesaplarını sunacaklar, dünya hayatının tüm
problemleri çözüme bağlanacak, Allah bu problemlere
ilişkin hükmünü verecek, ardışık insan
kuşaklarını ve bütün çağları
bağlayan son söz söylenecektir.
Ayette ifadede bu büyük olaya ilişkin bir korkutma
vardır. Bu korkutma, olayın kavrama kapasitelerini
aşan mahiyetinin büyüklüğünü anlatacak boyutlardır.
Okuyalım:
"Peygamberlerin tanıklık sıraları
geldiği zaman, bu tanıklık hangi güne ertelendi?
Hüküm gününe, hüküm gününün ne olduğunu biliyor
musun?"
Ayetlerin anlatım biçimi, son derece önemli ve korkunç
bir olaydan sözedildiğini açıkça ortaya koyuyor.
Öyle ki, bu korkunçluk sönen yıldızların, parçalanan
göğün ve ufalanıp toz gibi uçuşan
dağların saldıkları korkuyu bile geride
bırakıyor. Bu vurgunun korkunçluğu ve dehşeti
duygulara işleyince hemen arkasından şu
dehşetli vurgu ve şu korkunç uyarı ile
sarsılıyoruz:
"O gün inkarcıların vay haline!" ,
Bu uyarı üstün ve karşı konulmaz iradeli yüce
Allah'tan geliyor. Üstelik evrene egemen olan dehşeti ve son
mahkeme oturumunun ürperticiliğini izliyor. bu oturuma bütün
peygamberler de katılıyor ve kéndilerine verilen bu
randevuda son bilançolarının rakamlarını
sunuyorlar. Bu zaman dilimine bağlanarak yapılan bu
uyarının sarsıcı bir
ağırlığı, ürkütücü bir etkisi vardır.
Müşrikler, son hüküm gününün dehşetli
olaylarına yönelik gezilerinden döner dönmez yeni bir
geziye çıkarılıyorlar. Bu gezide önceki ve
sonraki insan kuşaklarının yokediliş sahneleri
ile yüzyüze geleceklerdir.