Şu halde onlar imanı biliyorlar ama küfre dönmeyi
imana tercih ediyorlar Kavrama yeteneği bulunan güzelliklerden
zevk alabilen, canlılığını yitirmeyen bir
kalbin imanı tanıdıktan sonra küfre dönmesi
mümkün değildir. Yoksa, imanın tadına varan, onu
gereği gibi tanıyan, varlıklarla ilgili imanı
düşünceyi öğrenen iman aracılığı
ile hayattan zevk almayı bilen, imanın temiz
havasını soluyan, imanın parlak
aydınlığı içinde yaşayan, imanın
huzur verici gölgesinde serinlenen birisi tekrar çirkin, ölü,
ıssız, kurak ve çorak küfür ortamına döner mi?
iman ile küfür arasındaki derin
farklılığın bilincinde olmayan, kavrayamayan,
algılayama yan körelmiş, kindar ve nankör kişilerden
başkası böyle bir cürüm işlemeye yeltenebilir mi?
"Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir; artık
onlar hiç anlamazlar." Ardından surenin
akışı münafıkların kişiliklerini
çarpıcı biçimde ortaya koyar benzersiz ve olağanüstü
bir tablo çiziyor. Bu tablo, insanlar arasında yer alan
fıtratları dejenere olmuş, duyu organları körelmiş,
bu grubu alay konusu yapıyor onların adiliklerini,
basitliklerini alaycı bir ifadeyle ortaya koyuyor.
Onları boşlukla, ıssızlıkla, körelmişlikle,
korkaklıkla, ödleklikle, kindarlıkla, nankörlükle
suçluyor. Daha doğrusu onları gülünçlüğün
somutlaştığı bir heykel, bir hedef olarak
varlık vitrinine dikiyor.
Şu halde onlar dış görünüş itibariyle
insanın hoşuna giden cesetlerdirler. Algılayan ve
algıladığına karşılık veren
insanlar değildirler. Sessiz kaldıkları sürece
göze hoş görünen. kalıplardırlar. Ama
konuşmaya başladıkları zaman her türlü
anlamdan, her türlü duygudan, her türlü heyecandan yoksun boş
kalıplar oldukları ortaya çıkar. "Onların
sözlerini dinlediğin zaman sanki kütük gibidirler." Fakat
sadece kütük değildirler. Onlar "Bir yere
dayandırılmış kütük gibidirler." Hiçbir
canlılık belirtisi yok onlarda, bir duvarın dibine
atılmış gibi hareketsiz duruyorlar.
Bu donukluk, bu soğukluk ve bu hareketsizlik onları
ruhsal kavrayış açısından tasvir ediyor
-şayet ruhları varsa tabi (!)-. Öte yandan sürekli bir
tedirginlik, sürekli bir korku, sürekli bir sarsıntı içinde
oluşları tasvir ediliyor:
"Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar."
Şu halde onlar münafık olduklarını;
dış görünüşten, yeminlerden, sahte sevgi gösterisinden,
kaypaklıktan oluşan ince bir perdenin arkasına
gizlendiklerini biliyorlar. Bu yüzden her an gerçek durumlarının
ortaya çıkması, arkasına gizlendikleri ince
perdenin açılması endişesi içindedirler. Ayet-i
kerime onları, sürekli etrafına bakıp duran, her
hareketten, her sesten ve fısıldamadan ürken, gerçek
kimliklerinin ortaya çıkmış olmasından korkan
kimseler olarak tasvir ediyor!
Derinden kavrama, algılayan bir ruha sahip bulunma ve
imanın mesajlarını algılama söz konusu olduğu
zaman onlar bir kenara bırakılmış,
dayandırılmış hissiz kütükler gibidirler.
Mal ve can korkusu söz konusu oluğu zaman da rüzgarın
önünde savrulan, inim inim inleyen kuru ve içi boş bir
bitki artığı gibidirler.
Onlar her iki durumda da Hz. Peygamberin ve Müslümanların
baş düşmanlarının somut örneğidirler:
"Onlar düşmandır; onlardan sakın."
Onlar gerçek düşmandırlar. Ordunun içine gizlenmiş,
askerlerin safları arasına sızmış sinsi düşmanlardırlar.
Bunlar açık ve dış düşmanlardan daha
tehlikelidirler. "Onlardan sakın" Fakat Hz.
Peygambere onları öldürmesi emredilmiyor. Tam tersine
Peygamber Efendimiz, onlara karşı hikmet dolu, uzun
vadeli, onların hilelerinden kurtulmayı garantileyen bir
başka yol izliyor. (Az sonra bu tür bir ilişkinin bir
örneğini göreceğiz.)
"Allah onları kahretsin! Nasıl! da Hak'tan döndürülüyorlar?"
Ne tarafa kaçarlarsa ve ne tarafa giderlerse gitsinler Allah
onları öldürecektir. Yüce Allah'tan gelen bir temenni, bu
temenninin anlamının kesin olarak gerçekleşeceğini
ifade etmektedir. Onun isteği hemen yürürlüğe giren
bir karardır. Geri çevrilemez ve buna alternatif bir karar
verilemez. En sonunda onlarla ilgili bu karar yürürlüğe
girecektir.
Surenin akışı münafıkların
kalplerindeki kötülüğe, Hz. Peygambere yönelik art
niyetlerine, buna karşın yüzüne karşı yalan
söylemelerine işaret eden davranışlarını
sayıp dökmeye devam ediyor. Bunlar münafıkların
bilinen temel nitelikleridirler: