Bu açıklama, farklı ifade yöntemlerine sahip. Hem
onlarla tartışmayı kesiyor, hem de katmerli
yalanlarını yüzlerine çarpıyor: "Aslında
biz onlara gerçeği sunduk, fakat onlar yalan söylüyorlar."
Arkasından onların yalan söyledikleri hususlar ayrıntılı
olarak sunuluyor: "Allah evlat edinmemiştir ve O'nun
yanısıra birbaşka ilah yoktur."
Sonra onların iddialarını çürüten kanıt
yer alıyor; şirk inancındaki basitlik ve imkânsızlık
unsuru tasvir ediliyor: "Yoksa her ilah, kendi
yaratıklarını otoritesi altına alıp bir
yana gider." Her tanrı
yarattığını ayırır, onu özel bir
yasa ile yönlendirirdi; o zaman evrenin her bir parçasının,
ya da yaratıklardan her bir grubun kendine özgü bir yasası
olurdu. Her parçayı ve her grubu yönlendiren genel bir yasa
etrafında birleşmezlerdi. "Biri öbürüne karşı
üstünlük kurmaya çalışırdı." Diğerlerine
galip gelmek, egemenlik kurmak ve evrenin yönlendirmesini elinde
bulundurmak için üstünlük sağlamaya çalışırdı.
O zaman da ancak bir yasa, bir yönlendirme ve bir planlama ile
ayakta kalabilen, düzeni sağlanan evrenden eser
kalmazdı.
Bu tabloların hiçbiri evrende mevcut değildir.
Evrenin biçiminin birliği yaratıcısının
birliğine, kendisine egemen olan yasalar sisteminin
birliği de planlayıcısının
birliğine,tanıklık etmektedir. Evrenin her parçası,
evrende yeralan her şey birbirleriyle uyum içindedirler. Bir
çatışmanın, bir zıtlaşmanın, bir
karmaşanın olduğu görülmemiştir.
"Allah onların bu asılsız
yakıştırmalarından münezzehtir."
Bu noktada, surenin akışı, onlarâ hitap
etmekten, onlarla tartışmaktan ve içinde bulundukları
durumu anlatmaktan vazgeçip Hz. Peygambere -salât ve selâm
üzerine olsun- yöneliyor; Rabb'ine yönelmesini, o kavime
benzememesi için Rabb'ine sığınmasını
emrediyor. (Yüce Allah'ın onlara vadettiği azabın
bir kısmının gerçekleştiğini görse bile)
Aynı şekilde şeytanların kötülüklerinden
Allah'a sığınmasını,
karamsarlığa kapılmamasını söylediklerine
karşı canının
sıkılmamasını istiyor.