Yüce Allah'ın planlamasını,
yaratılıştaki hikmetini dile getiren bu ayetlerden
ve kanıtlardan sonra onların bu sözleri oldukça tuhaf
ve çirkin olarak beliriyor. İnsan hareketlerinden ve
eylemlerinden sorumlu olsun diye kendisine kulak göz ve kalp bahşedilmiştir.
Bu bağışların bir diğer gerekçesi de
insanın yapıcılığının ve
bozgunculuğunun karşılığını görmesidir.
Hesaplaşma ve yapılanların karşılık
görmesi ise, ancak ahirette tamamlama ile gerçekleşebilir.
Görülen odur ki, yapılanların karşılık
görmesi yeryüzünde gerçekleşmiyor. Çünkü bu olay, öte
dünyadaki hesaplaşma anına
bırakılmıştır.
Yaratan ve öldüren Allah'dır. Ölümden sonra dirilişin
zor bir tarafı da yoktur. Her an hayat unsuru yol almakta,
Allah'dan başka hiç kimsenin bilmediği bir yerden
ortaya çıkmaktadır.
Bunların da kavrama yeteneklerinin Allah'ın hikmetini
ve yeniden diriltmeye olan gücünü kavramaya yetmemesi bir yana,
kalkıp sözü edilen ölümden sonra dirilişi ve
yapılanların karşılık görmesini alaya
almaları ne tuhaftır. Güya bu tür şeyler daha
önce atalarına da söylenmiş ama bir türlü gerçekleşmemiş.
"Bu tehdit şimdi bize yöneltildiği gibi daha
önce atalarımıza da yöneltilmişti. Bu eskilerin
masallarından başka bir şey değildir."
Ölümden sonra diriliş yüce Allah'ın planı ve
hikmeti uyarınca belirlediği zamanda gerçekleşecektir.
Bu süre, insanlar arasında herhangi bir
kuşağın isteğine ya da gerçekleri göremeyen,
gafil bir toplumun alaya almasına cevap vermek için ne öne
alınır, ne de geciktirilir.
ŞİRKİN MANTIĞI
Arap müşrikleri bir inanç karmaşası içindeydiler.
Yüce Allah'ı inkâr etmezlerdi. O'nun göklerin ve yerin
sahibi olduğunu, gökleri ve yeri O'nun yönlendirdiğini,
göklere ve yere egemen olduğunu inkâr etmezlerdi. Buna rağmen
onlar yüce Allah'a birtakım düzmece tanrıları
ortak koşarlardı ve Zümer süresinde geçtiği gibi
şöyle derlerdi: "Biz bunlara bizi Allah'a yaklaştırsınlar
diye ibadet ediyoruz." Birde Allah'ın
kızlarının olduğunu ileri sürerlerdi. Hiç
şüphesiz, yüce Allah onların nitelendirmelerinden
uzaktır.
Surenin akışı burada, onların içinde
bulundukları inanç karmaşasını ortadan
kaldırmak ve şayet fıtrat doğrultusunda
hareket edip yoldan sapmamış olsalardı,
kabullendikleri gerçeklerin kendilerini zorlayacağı saf
tevhide döndürmek için razı olacakları gerçeklerle
karşılarına çıkıyor.