Burada da peygamberlerin birer insan oluşuna ilişkin
itiraz ön plana çıkıyor "Kendimiz gibi birer
insan olan şu iki adama mı inanacağız."
Bir de İsrailoğullarının
Mısır'daki durumlarını ortaya koyan şu
özel noktayı da ekliyorlar. "Onların
soydaşları bize tapıyorlar." Bizim
emirlerimize uyup, bize boyun eğiyorken... Firavun ve
kurmaylarına göre bu durum Musa ve Harun'un küçümsenmesi
için bir nedendir.
Musa ve Harun'un getirdiği ayetlere, ellerinde bulunan
belgelere gelince, bunların yeryüzünün çirkefine batmış,
batıl rejimlerinin esiri olmuş, ucuz değerlerin
peşine takılmış bu körelmiş kalplere
etki etmeleri imkânsız bir şeydir.
Burada Meryemoğlu İsa'ya, annesine,
yaratılışındaki belirgin mucizeye kısaca
işaret ediliyor. Tıpkı Hz. Musa'nın gösterdiği
mucizeler gibi yalanlayanlar Hz. İsa'nın
yaratılışındaki mucizeyi de yalanlıyorlar.
Bu ayette işaret edilen tepenin neresi olduğuna
ilişkin değişik rivayetler vardır. Nerede bu
yer?.. Mısır'da mı? Şam'da mı? Yoksa Kudüs'te
mi? Buralar Meryem'in oğluyla birlikte gittiği yerlerdir.
Kitaplarında da yazıldığı gibi Hz.
İsa çocukluğunda buralara annesiyle birlikte
gitmiştir. Ama buraları yer olarak belirlemek önemli değildir.
Amaç yüce Allah'ın temiz, taze hoş kokulu bitkilerin
bulunduğu, suların aktığı, gözetip
korundukları bir yerde onları
barındırdığına işaret etmektedir.
Peygamberlik zincirinin bu halkasına
ulaşılınca, hitap peygamberler ümmetine
yöneltiliyor. Aynı zamanda ve aynı bölgede toplanmış,
hep birlikte dinliyorlar gibi... Çünkü onları birbirine
bağlayan tek ve değişmez gerçek karşısında
zaman ve mekana bağlı farklılıklar bir anlam
ifade etmez.