27- "Musa dedi: Ben hesap gününe inanmayan her
kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım."
Böyle dedi. Gönül huzuru içinde. İşini-durumunu büyüklük
taslayan herkesin üstünde bir yüceliğe sahip olan,
zorbalık yapan, herkese egemen olan, büyüklük
taslayanlardan kaçarak kendisine sığınanları
korumaya gücü yeten Allah'a havale etmiştir. Hem kendisinin
hem de onların Rabbi olan Allah'ın birliğine dikkat
çekmiş, onca tehdide ve tepkiye rağmen bu gerçeği
unutmamış ve onu elinden
bırakmamıştır. Ayrıca hesap gününe
inanmadıklarına da değinmiştir. Zira hesap gününe
inandığı halde bir insanın büyüklük
taslaması mümkün değildir. Kıyamet günündeki
hazin, ürkek, boyun eğmiş, zilleti kabul etmiş,
her çeşit güç ve kuvvetten soyutlanmış halini,
samimi bir dostunun, sözü dinlenen bir şefaatçısının
olmadığı durumunu düşünen biri büyüklük
taslayamaz.
Bu sırada Firavun ailesinden kalbine hak, gerçek yerleşen
yalnız bu imanını gizleyen bu adanı meydana
atılıyor. Meydana atılıp Hz. Musa'yı
savunuyor. Topluluğun onunla uğraşmaması için
yollar arıyor. Firavun'a ve kabinesine çeşitli yöntemlerle
hitab ediyor. Öğütte bulunarak onların gönüllerine
ulaşmak, korkutma ve ikna etme yoluyla onların
duyarlılıklarını harekete geçirmek istiyor:
28- Firavun ailesinden olup da, inandığını
gizleyen bir adam dedi ki: "Rabb'im Allah'tır diyen bir
adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabb'inizden
belgeler gelmiştir. Eğer yalancı ise yalanı
kendinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit
ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir.
Şüphesiz Allah aşırı giden, yalancı
kimseyi doğru yola iletmez.
Bu inanmış adamın Firavun ve kabinesinden
oluşan komploculara karşı giriştiği bu
eylem gerçekten geniş çaplı bir eylemdir. Aynı
zamanda inanmış fıtratın temkinli, usta ve güçlü
mantığının gereğidir.
Bu imanlı insan, onların girişmek istedikleri
eylemin korkunçluğunu ortaya koyarak başlıyor:
"Rabbim
Allah dediği için bir adamı öldürüyorsunuz ha?"
Kalbin inancına,
vicdanın kanaatına bağlı olan bu tertemiz söz
bir kişinin ölümü için yeterli olur mu? Yaşam
hakkını yitirmesi için yeter sebep kabul edilebilir mi?
Bu eylem bu şekliyle nefret uyandırıcı ve alçakça
bir iştir. Çirkinliği ve alçaklığı apaçık
ortadadır.
Bu inanmış adam şimdi onları bir adım
daha ileri götürüyor. "Rabbim Allah'tır" tertemiz
sözünü söyleyen adamın elinde delili var. Kesin
kanıtı var. "Oysa o size Rabbinizden mucizeler
getirmiştir." Burada Hz. Musa'nın onlara gösterip
kendilerinin gözleriyle gördükleri mucizelere işaret
edilmektedir. Onların -kendi aralarında ve halk
kitlelerinden uzak oldukları halde- bu mucizelerden
kuşkulanmaları çok zordur!
Sonra onlarla birlikte en kötü ihtimali göz önüne
getiriyor. Mesele karşısında onlarla beraber
insaflı olarak bir tavır takınıyor. En kötü
ihtimalde dahi onların yapmaları gereken şeyin ne
olduğunu belirliyor: "Eğer yalancı olursa
yalanı kendi zararınadır." Bu durumda o
yaptığı işin kötü sonucuna katlanacak ve
cezasını çekecektir. Günahının yükünü
kendisi taşıyacaktır. Yani nerden
bakılırsa bakılsın onların Hz.
Musa'yı öldürmeye kalkmalarını tutarlı gösterecek
bir sebep yok.
Kaldı ki bir ihtimal daha var. Bu ihtimal de Hz.
Musa'nın doğru söylemiş olmasıdır. Bu
ihtimale karşı temkinli hareket etmek ve onun sonuçlarına
maruz kalmamak için ihtiyatlı hareket etmek güzel bir
şey olur. "Eğer doğru söylüyorsa size
söylediklerinin hiç değilse bir kısmı
başınıza gelir." Hz. Musa'nın söylediklerinin
bir kısmının onların başına gelmesi
de bu konuda en küçük ihtimaldir. Yani o bundan fazlasını
onlardan istememektedir. Bu yöntem, tartışmada ve
karşı tarafın delillerini çürütmede insafın
son haddidir.
Sonra onları kapalı bir şekilde tehdit ediyor.
Hz. Musa'ya ve hem de onlara uygulanabilecek sözünü söylerken
bunu ifade ediyor:
"Şüphesiz
Allah, aşırı giden, yalancı olan kimseyi
doğru yola iletmez." Eğer
bu Hz. Musa ise Allah O'na doğru yolu göstermez ve onu başarıya
ulaştırmaz. Onu Allah'a bırakın.
Cezasını versin. Bu arada siz de Hz. Musa ve Rabbine
karşı yalan söylemekten aşırı gitmekten
sakının. Yoksa siz de bu cezaya çarptırılırsınız.
Bu inanmış kişi yüce Allah'ın haddini
aşan bu yalancılara uygulayacağı cezayı
anlatırken atağa geçiyor. Onları Allah'ın
azabı ile korkutuyor. Servetlerinin ve
iktidarlarının Allah'ın kendilerini ibret olacak
şekilde cezalandırmasına engel
olamayacağı uyarısında bulunuyor. Nankörlüğü
değil şükretmeyi gerektiren onca nimetleri kendilerine
hatırlatıyor: