6- İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair
Rabb'inin sözü böylece gerçekleşti.
Yüce Allah'ın hükmü bir kişiye hak olduğunda
artık o iş bitmiştir. Hüküm kesin yerini bulur.
Bütün tartışmalar biter.
Kur'an-ı Kerim gözler önündeki bir olgu olan gerçeği
böyle ortaya koyuyor. İman ile küfür arasında, hak
ile batıl arasında tek olan Allah'a çağıranlar
ile yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayan zorbalar,
zalimler arasındaki savaş gerçeğini. Böylece öğreniyoruz
ki, bu insanlık tarihinin şafağında
başlayan çok eski bir çatışmadır. Bu
savaşın meydanı ise yeryüzünden daha geniştir.
Çünkü bütün bir varlık Rabbine inanan, müslüman olan
ve teslim olan bir varlıktır. Bu kuralın
dışına yalnız inkar edenler çıkmaktadır.
Bunlar koca evrene rağmen Allah'ın ayetleri konusunda
tartışan tek yaratıklardır. İki
tarafın birbirine denk olmadığını gördüğümüz
bu çatışmanın sonucunu da öğreniyoruz. Bir
tarafta korkunç kalabalık ve genişlikte olan
hakkın taraftarları, diğer tarafta ise,
cılız, sönük, zayıf ve bir avuç kadar olmayan
batılın taraftarları. Onlar istedikleri kadar
ülkeleri ellerine geçirmiş olsunlar. Dış görünüş
bakımından ne kadar iktidar sahibi, güçlü ve geniş
imkan sahibi görünürlerse görünsünler fark etmez.
Kur'an-ı Kerim bu gerçeği -bu savaş gerçeğini,
bu savaştaki belli başlı güç odaklarını,
yer ve zaman içindeki sahasını- gönüllere iyice yerleşsin
ve özellikle her yerde ve her zaman hak ve iman davasını
yüklenecek olan müslümanların bu
gerçeği
kavramaları, batılın sınırlı bir
zaman dilimindeki ve sınırlı olan herhangi bir bölgedeki
üstün gibi görünen gücünü gözlerinde büyütmemeleri için
gözler önüne sermektedir. Zira gerçek bu geçici durumdan
ibaret değildir. Gerçek, sadece Allah'ın
kitabının sergilediği ve Allah sözünün dile
getirdiği olgular-dan ibarettir. Çünkü o, söz
sahiplerinin en doğru sözlü olanıdır. Her
şeyi en iyi bilen ve her şeye egemen olan da O'dur.
Bu temel gerçekle ilgili olarak arşı yüklenen
ve onun etrafında görevli bulunan ve bu varlık aleminde
Allah'a iman eden güçler arasında yer alan meleklerin
Rableri katında inanmış insanlardan söz ettikleri,
onların bağışlanmalarını diledikleri
ve Allah'ın onlara ilişkin vaadinin çabucak gerçekleşmesini
arzu ettikleri dile getiriliyor. Zira bu melekler ile mü'minler
arasında iman bağı bulunmaktadır.
7- Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde
bulunanlar. Rabb'lerini överek tesbih ederler, O'na inanırlar.
Mü'minler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her
şeyi kapladı. Tevbe edip senin yoluna uyanları
bağışla; onları cehennem azabından koru
"
diye
bağışlama dilerler.
Biz insanlar arşın nasıl bir şey
olduğunu bilmiyoruz. Onu herhangi bir şeye benzeterekte
tasvir edemeyiz. Taşıyıcı meleklerin O'nu
nasıl taşıdıklarını da, O'nun
çevresinde görevli olanların orada nasıl bir
işlev gördüklerini de bilmiyoruz. Aslında insanın
kavrayış kapasitesi dışında kalan bir
takını zihinsel tabloların peşine düşmenin
de bir yararı yoktur. Gaybe ilişkin konularda
tartışmaya girmeye gerek yoktur. Zira yüce Allah bu
konuda hiç kimseye bir şey bildirmemiştir. Surenin
akışı içinde dile getirilen gerçekle ilgili
olarak verilen bilginin tamamı şundan ibarettir: Allah
katında yüksek bir dereceye sahip olan "O'na iman eden"
ve "Rablerini övgü ile noksan sıfatlardan tenzih eden"
birtakım kullar, evet işte bu kullar yüce Allah'ı
noksan sıfatlardan tenzih ettikten sonra yeryüzünde inanmış
insanlara inanmış birinin inanmış biri
hakkında yapacağı en güzel dua türünden bir dua
ediyorlar. Kur'an-ı Kerim bu meleklerin özellikle imanlarına
dikkat çekiyor -ki zaten meleklerin iman ettikleri açıkça
ifade ediliyor- bu iman bağı ile onları
inanmış insanlara bağlasın.
Melekler dualarına edeplerini takınarak
başlıyorlar. Bununla bize de dua ve dileğin edebini
öğretmiş oluyorlar. Diyorlar ki:
"Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her şeyi
kapladı."
Duadan önce -insanlar için rahmet dilerken- yüce Allah'ın
her şeyi kuşatan rahmetine
sığındıklarını ve Allah'ın her
şeyi kuşatan ilmine havale ettiklerini dile getiriyorlar.
Allah'ın huzurunda hiçbir öneride bulunamayacaklarını
bütün yaptıklarının Allah'ın rahmetine ve
ilmine sığınarak ve onlara dayanarak bir dilekte
bulunmaktan ibaret olduğunu ifade ediyorlar.
"Tevbe edenleri ve senin yolunu izleyenleri
bağışla. Onları cehennem azabından koru."
Bağışlama ve tevbeye ilişkin bu işaret
surenin girişi ve orada Allah'ın "Günahları
bağışlayan, tevbeyi kabul eden" şeklindeki
nitelemeleriyle bütünleşmektedir. Cehennem azabına
ilişkin işaret de oradaki Allah'ın "Azabı
şiddetli olan" sıfatını
karşılamaktadır.
Şimdi melekler müminlerin bağışlanmaları
ve azaptan korunmalarına ilişkin dualarını
ileriye götürerek cennet dileğinde bulunmakta ve
Allah'ın iyi kullarına vaadinin çabuk gerçekleşmesini
istemektedirler: