4- İnkar edenlerden başkası Allah'ın
ayetleri hakkında mücadeleye girişmez. Ey Muhammed!
İnkarcıların memlekette gezip dolaşması
seni aldatmasın.
Bu yüce sıfatların ve Allah'ın birliğinin
açıkça ortaya konmasından sonra, bu gerçeklerin varlık
alemindeki herkes ve her şey tarafından kesin biçimde
kabul edildiği belirtiliyor. Yani bütün bir varlığın
yapısı ve fıtratı bu gerçeklerle ilgilidir.
Onlara doğrudan bağlıdır. Hem de
tartışmasız ve itirazsız olarak. Bütün bir
evren Allah'ın gerçekliğine ve bir]iğine
tanıklık eden ayetlerine, delillerine kesin
inanmış bulunmaktadır. Bu konuda
tartışmaya giren kimse de yoktur. Yalnız inkar
edenler hariç. Bunlar evrendeki her şeye ve herkese
aykırı olarak tutarsız tartışmalara
girmektedirler.
"İnkar edenlerden başkası Allah'ın
ayetleri hakkında mücadeleye girişmez."
Bu dehşet verici koca evren içinde yalnız onlar
kural dışına çıkıyorlar. Bu
muhteşem yaratıklar içinde yalnız onlar gerçekten
sapıyorlar. Halbuki onlar bu koca varlıkla
karşılaştırıldıklarında, yeryüzü
ile kıyaslandıklarında karıncadan daha güçsüz
ve daha küçüktürler. Bunlar bir cephede durup Allah'ın
ayetleri konusunda tartışmaya girerken karşı
cephede bütün ihtişamı ile koca evren
varlığın yaratıcısını kabul
etmekte bütün gücü ile ve üstünlüğü elinde bulunduran
Allah'a dayanmaktadır. İşte bu tutumları ile
onlar ne kadar mal, makam, güç ve iktidar türünden imkanları
hazırlasalar ve ne kadar kuvvetli de olsalar kendi acı
akıbetlerini hazırlamış ve kendi elleriyle
fermanlarını çıkarmış olurlar.
"Ey Muhammed! İnkarcıların memlekette gezip
dolaşması seni aldatmasın." Onlar ne kadar
evirip çevirseler, gezip-dolaşsalar sahiplenip güzel
imkanlardan yararlansalar da sonuçta intihara, yıkılışa
ve yok oluşa mahkumdurlar. Savaşın sonu bellidir.
Şayet bütün evrenin ve yaratıcısının gücü
ile bu güçsüz ve miskin olan inkarcılar arasında bir
savaştan söz edilebilirse tabi!
Onlardan önce nice milletler ve topluluklar bu tutum içine
girmişlerdi. Fakat akıbetleri çok fena olmuştu.
Kendisini Allah'ın azabı ile karşı
karşıya getiren herkesi ezip geçen un-ufak eden koca
kuvvete karşı gelerek sonlarını getirmiş
oldular.
5- "Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonra gelen
kollar da ya1anladı. Her millet, Peygamberlerini
yakalamağa yeltendi; Batılı hakkın yerine
koymak için mücadele etmişlerdi. Bu yüzden onları
yakaladım. (Bak işte) azabım nasıl oldu?!"
Bu ta Hz. Nuh devrinden beri sürüp gelen eski bir hikayedir.
Her zaman birbirine benzer meydanlarda gerçekleşen bir çatışmadır.
İşte bu ayet söz konusu hikayeyi dile getiriyor. Asırlar
ve nesiller boyu süregelen Peygamberlik ile ilahi mesajı
yalan sayma ve azgınlık arasındaki çatışmanın
hikayesini anlatıyor. Bunun yanında her durumda
akıbeti de gözler önüne seriyor.
Bir Peygamber geliyor. Toplumun azgınları onun
getirdiği mesajı yalan sayıyorlar. Peygamberin
getirdiği delile delille karşılık vererek
önünde durmuyorlar. Zalimlerin ve zorbaların
mantığına sığınıyorlar.
Peygamberi zorla susturmak istiyorlar. Kitleleri tutarsız,
temelsiz şeylerle oyalamak suretiyle hakka, gerçeğe,
galip gelmeye çağırıyorlar... Tam bu sırada
kıskıvrak yakalayan kudret eli olaya el koyuyor. Ve
onları hayret edilecek, dehşet verecek bir biçimde
yakalayıveriyor. Gerçekten hayret edilmeye ve görülmeye değer
bir yakalayıştır bu: "...(Bak işte)
azabım nasıl oldu?"
Bu azap, yıkıcı, yok edici, çetin ve
şiddetli bir azaptı. Hâlâ kalıntıları
silinmeyen toplumların akıbetleri buna
tanıklık etmekte, pek çok olaylar ve rivayet
ler
onu dile
getirmektedir.
Çatışma sona ermiş değildir. Etkileri
ahirette de görülecektir.