1- Hâ Mim.
2- Bu kitabın indirilmesi, güçlü ve her şeyi en
iyi bilen Allah katındandır.
3- O günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden,
cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan
başka ilah yoktur. Dönüş O'nadır.
Bu sure, "Ha-Mim" harfleriyle başlayan yedi
surenin ilkidir. Bu yedi surenin birinde "Ha-Mim"den
sonra üç harf daha yer almaktadır: "Ayn-Sin-Kaf".
Surelerin başlarında yer alan bu tek tek harfler
hakkında daha önce açıklamalar yapmış ve
bunların Kur'an'ın kendisinden oluştuğu ana
malzemeye işaret niteliğinde olduğunu
belirtmiştik. Yani bu harfler o günkü arapların
bilinen ve elleri altında bulunan malzemeler olmalarına
ve dillerinin konuşma yazma harflerini
oluşturmalarına rağmen bunlardan oluşan
Kur'an'ın bir mucize olduğuna dikkat çekmektedirler.
Bu harflerin ardından Kitab'ın indirilmesine
işaret edilmektedir. Kitabın indirilmesi, Mekke'de inen
surelerde özellikle ele alınan ve inanç sisteminin kurulmasında
yer yer tekrar edilen temel gerçeklerden biridir.
"Bu kitabın indirilmesi, güçlü ve her şeyi en
iyi bilen Allah katındandır."
Bu kısa bir işaretten ibarettir. Sure bundan hemen
sonra Kur'an-ı Kerim'i indiren yüce Allah'ın bazı
sıfatlarını bildirmeye geçiyor. Bunlar surenin
içeriği ve konuları ile çok yakından ilgileri
olan bir demet ilahi sıfatlardır.
"Bu kitabın indirilmesi, güçlü ve her şeyi en
iyi bilen Allah katındandır." "O günahı
bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası
şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka ilah
yoktur. Dönüş O'nadır."
Üstünlük, ilim, günahı bağışlama,
tevbeyi kabul etme, azabın şiddeti, lü
tuf,
ikram, ilahlığın
birliği, dönülecek ve varılacak yerin birliği.....
Surenin bütün konuları girişte yer alan bu
olgularla yakından ilgilidir. Bu olgular, düzenli nağmeler
ve güçlü ritimler halinde sergilenen dokunuşlarla ortaya
konmuştur. Bu da istikrarı,
sağlamlığı ve köklülüğü çağrıştırmaktadır.
Yüce Allah kendisini kullarına tanıtırken
onların hayatlarında ve varlıklarında etkili
olan sıfatlarla tanıtıyor. Bu sıfatlarla
onların duygularına ve kalplerine dokunuyor.
Umutlarını ve arzularını kamçılıyor.
Korkularını ve ürperişlerini harekete geçiriyor.
Onların kendi avucu içinde olduklarını,
takdirinden kaçamayacaklarını kavratıyor.
İşte yüce Allah'ın bu sıfatlarından
bazıları:
"Aziz":
Güç
ve kudret sahibi olan, galip gelen, mağlup edilmeyen. Her
şeyi evirip-çeviren. Kimsenin karşı çıkamayacağı
ve kimsenin hükmünü bozamayacağı zat.
"Alîm":
Varlığı
bilgisi ve maharetiyle yöneten. Hiçbir şeyin kendisinden
gizli olmadığı ve hiçbir şeyin ilmi
dışında kalmadığı zat.
"Günahı bağışlayan": Kullarının
bağışlanmayı hak ettiklerini bildiği için
onların günahlarını bağışlayan zat.
"Tevbeyi kabul eden":
Emrine
karşı gelenlerin tevbelerini kabul eden, onları
himayesi altına alan , aracısız olarak onlara
kapısını açan zat.
"Cezası çetin olan": Büyüklük
taslayanların yıkılışını
hazırlayan, tevbe etmeyen ve bağışlanma
dilemeyen inatçıları cezalandıran zat.
"Lütuf sahibi":
Nimetlerini
ikram eden, iyilikleri kat kat artıran ve hesapsız
olarak bağışta bulunan zat.
"Ondan başka ilah yoktur": İlahlık
yalnız O'nun özelliğidir. Bu konuda hiçbir ortağı
olmadığı gibi hiçbir benzeri de yoktur.
"Dönüş O'nadır": O'na hesap vermekten
kaçış, O'nunla karşılaşmaktan
kurtuluş yoktur. Sığınak ve dayanak ancak
O'dur.
İşte bu şekilde yüce Allah'ın kulları
ile olan ilgisi ve kullarının da onunla ilişkisi
netlik kazanmaktadır. Bu olgu insanların
duygularında, düşüncelerinde ve kavrayışlarında
açıklık kazanmaktadır. Böylece insanlar uyanıklık
ve duyarlılık içinde, O'nu hoşnud eden ve
öfkelendiren şeylerin bilincinde olarak O'na karşı
nasıl hareket edeceklerini öğrenmektedirler.
Efsanevi inanç sistemlerine bağlı olan insanlar
ilahlarına karşı bir şaşkınlık
içindeydiler. Onlar hakkında sağlıklı-kesin
bir şey bilmiyorlardı. Nelerin onları öfkelendirdiğini
ve nelerin de onları hoşnud ettiğini net olarak
ortaya koyamıyorlardı. İlahlarını arzu ve
istekleri değişen, yönelişleri gizemli olan,
aşırı tepkisél duygusal hareket eden varlıklar
olarak düşünüyorlardı. Bu nedenle onlara
karşı sürekli bir tedirginlik ve endişe içinde yaşıyorlardı.
Efsunlarla, muskalarla, adaklarla ve kurbanlarla
onların gönüllerini almaya, hoşnudluklarını
elde etmeye çalışıyorlardı. Yine de
onların öfkelendiklerini ve hoşnud
olduklarını bilemedikleri için kaygıya düşüyorlar
ve tahminleriyle bu konuda kendilerini tatmin etmeye çalışıyorlardı.
Derken islam çıkageldi. Bütün açıklığı
ve yalınlığı ile birlikte. İnsanları
gerçek ilahlarına ulaştırdı. O'nun
sıfatlarını, özelliklerini kendilerine öğretti.
O'nun iradesini ve dilemesini kavrattı onlara. Ona nasıl
yaklaşacaklarını, rahmetini nasıl ümit
edebileceklerini, azabından nasıl
korkacaklarını bildirdi. Dosdoğru, tertemiz ve apaçık
bir yolla bu gerçekleri onlara öğretti.